Çocuk Haftasının Gayesi Nedir ? (Sabiha Sertel)
Çocuk Haftasının Gayesi Nedir ? (Sabiha Sertel)
23.Nisan.1920 tarihinde TBMM’nin kurulmasıyla bağımsızlığa ulaşan Türkiye Cumhuriyetinde çocuklar ile ilgili Bayramı da içeren gelişmeler arasında görüldüğü gibi Sabiha Sertel’in 25 Nisan 1929 tarihli ve tarihe not düşülen yazısının ; Sosyal Çalışmacı Doç.Dr.Umut Yanardağ tarafından 23.Nisan Çocuk Bayramını kutlamak için internet ortamında paylaşmak istemiştir. (https://umutyanardag.org/2022/04/23/cocuk-haftasinin-gayesi-nedir-sabiha-sertel/ )
Duyarlılığa ve tarihe not düşen bu yazının paylaşılması ve değerlendirilmesi dileğiyle
“Çocuk Haftasının Gayesi Nedir ?
Çocuk haftası Türkiye’de ilk defa yapılıyor.
Bu haftanın gayesi bazılarının zannettikleri gibi, çocukları eğlendirmek, yalnız Himayeietfal cemiyetine para toplamak değildir. Memlekette tamamen ihmal edilmiş bir çocuk mes’elesi vardır. Himayeietfal bu ihmal edilmiş mes’elenin bir kısmı ile uğraşarak meydana çok faydalı eserler çıkardı. Fakat vazifesi henüz daha ne bitmiş, ne de bazı sahalarda başlanmıştır. Şüphesiz harpten çıkan bir milletin aç çocukları, şehit çocukları, muhtaç çocukları bir hayır cemiyetinin en evvel nazarı dikkate alacağı çocuklardır. Himayeietfal ilk safta bunları himaye ile ilk vazifesini yapmıştır.
Bugün Himayeietfal’in tertip ettiği çocuk haftası Himayeietfal’in ikinci bir devreye girdiğini gösteriyor. Zaten bu amelî, içtimaî faaliyetlerde cemiyetler daima iki nevi sây programı takip ederler.
Birincisi: şafi
İkincisi: vafi’dir.
Şafi tedabir ancak cemiyet içerisinde marazi hali gösteren, açlar,
Vafi tedabir çocuğu doğduğu günden, hayata gireceği güne kadar maddî, manevi her hususta himaye etmektir.
Çocuk haftasının gayesi işte halkı bu vafi tedbirler husûsunda tenvir etmek, memleketteki çocuk mes’elelerini tetkik etmek, ihtiyaçlara cevap vermek için Himayeietfal’e merbut yeni bir çok teşkilâtlar yapmaktır. Bugün Himayeietfal’in bu hafta zarfında yapacağı en müsmir iş, halkı memlekette bir çocuk mes’elesi olduğuna kandırmaktır. Çünkü hâlâ bizde çocuk mes’elesi ve Himayeietfal bir şefkat işi bir şefkat müessesesidir. Himayeietfal şüphesiz yaşamak için milletin şefkatine muhtaçtır, fakat çocuk mes’elesi bir şefkat işi değildir.
Diplomatlara göre çocuk mes’elesi bir nüfus mes’elesidir.
İçtimaiyatçılara göre bir bünyei içtimaiye mes’elesidir.
Doktorlara göre umumî hıfzızsıhha mes’elesidir.
Terbiyecilere göre, bir pedagoji mes’elesidir.
Çocuk mes’eleleri yalnız başına bunların hiç birisi değil, bunların hepsi ve bundan gayrı daha pek çok safhaları havi şümullü bir mes’eledir. Gözlere çok küçük görünen bu mes’eleyi şu adetler belki bir az tavzih edebilir.
Memlekette mevcut çocuk mes’eleleri:
1- Yetim çocuklar.
2- Analı babalı, fakat muhtaç çocuklar.
3- Hasta çocuklar.
4- Sokaklara atılan çocuklar.
5- Hırsız çocuklar.
6- Evlerde ahretlikler.
7- Oyundan, havadan mahrum çocuklar.
8- Dayakla büyüyen çocuklar.
9- Küçük yaşta ağır işlere çalıştırılan çocuklar.
10- Veremli çocuklar.
11- Dilenci çocuklar.
12- Dimağan geri kalmış çocuklar.
13- Okumadan mahrum çocuklar.
14- Anneleri işte çalışan çocuklar.
15- Pislik ve sefahet içinde büyüyen çocuklar.
16- Sokaklarda yaşıyan serseri çocuklar.
17- İstismar edilen çocuklar.
18- Köy çocukları, köy mektepleri.
19- Cahil anneler elinde büyüyen çocuklar.
20- Fuhşa düşen çocuklar.
Daha buna mümasil bir çok çocuk mes’eleleri vardır. İşte çocuk haftasının gayesi milleti bu mes’elelerle yakından alâkadar etmek, Himayeietfal’in tedricen bu her ihtiyaca cevap vermek için yaptığı muazzam işe milleti iştirak ettirmektir. Çocuk mes’elesi diplomatlara göre bir nüfus mes’elesidir. Çünkü milletin mukadderatına hakim ordular, ancak nesillerin idamesi ve tezayüdü ile kaimdir. Çocuk onlara nazaran bugün hududu, yarın cepheyi bekliyen askerdir. Bu askeri çoğaltmak için çocuk vefiyatını durdurmak lâzım. İşte daima kaleleri küllelerle yıkmağa alışan diplomatların noktai nazarı burada gene içtimaiyatçıların eline düşer. Çünkü nesli, ne askerî bir pilânla, ne de siyasî bir manevra ile ne tezyit, ne de idame edebilirler…
İçtimaiyatçılara göre bir bünyei içtimaiye mes’elesidir. Çünkü çocuk bugün cemiyetin mevcut kanunlarına, mefhumlarına, adetlerine göre şekil alacak, yarınki cemiyetin mekanizmasını teşkil edecektir. Bu sebeple çocuk beşiğe düştüğü günden itibaren cemiyetin kontrolü altında olmalıdır. Bir milletin medeni seviyesini ve tarakkisini, çocuklarını büyütme tarzları, terbiye sistemleri, çocuklarının mektepte ve hayatta gösterdiği kabiliyetler ve karakterlerle ölçerler…
Çocuğa her insan çocuğunun hakkı olan büyüme, yaşama, okuma ve hayatla çarpışma kabiliyetlerini vermek cemiyetin vazifesidir. Geri kalmış bir neslin mes’ulü devlettir.
İşte çocuklara karşı devleti ve cemiyeti yegâne mes’ul tanıyan içtimaiyatçılar, çocuk mes’elesinde daha ileri giderek, memleketin içtimai nizamında ve kanunlarında değişiklikler isterler.
Çocuk ailesinden evvel cemiyetindir.
Her çocuğun yaşamak nasıl tabii bir hakkı ise, hüriyet ve cemiyetin verdiği her fırsattan müsavi surette istifade etmek de içtimai hakkıdır.
Beşikte yatan çocuğun, ne dini, ne mezhebi, ne de sınıfı vardır. Altın beşikte yatan çocuk da, tahta beşikte yatan da birdir. Bu memlekete hangisinin daha müfit olacağını kimse bilemez. Biz her içtimai kuvveti organize ederek çocuklara, cemiyetin verdiği haklarda müsavat tesis etmeliyiz.
Yarınki Türkiye, tarihte fütuhat kazanan Türkten ziyade, bugün beşikte yatan, mektepte okuyan, sokakta dilenen Türke istinat eder. Türkün içtimaî bünyesini tenmiye ve inkişaf ettirmek için var kuvvetimizi çocuklara vereceğiz. Pedagogların, iktisatçıların, diplomatların, herkesin söylediği söz nihayet bu noktada birleşir.
Kuvvetli millet, kuvvetli Türkiye, ancak vücudu ve dimağı zinde, fen âleminde, ilim âleminde, san’at âleminde, yaratıcı kabiliyetler gösteren Türkün meydana getireceği millettir.
Bugün omuz silkip, çocuk diye geçtiğimiz mahlûk, işte bu milletin bu harsın mümessilidir. Bugün ona ne verirsek yarın onu alacağız…
Sıska bacakları üstünde boyundan büyük bir karın ve baş, veremli yüzünde çürümüş bir kan, kafasında ilim yerine bir sürü lüzumsuz malümat taşıyan çocuk yarın için bize çok şeyler vadedemez…
Bu mes’elenin üzerinde duracağız. Gene bir sürü nutuklar, konferanslar, sözlerle çocuk haftası kapanacaksa, emekler zayi olacaktır. Çünkü haftası başlar fakat bitmez..
Türk milleti nasıl başlar ve bitmezse…
25 Nisan 1929
Sabiha Zekeriya
Cumhuriyet