ÇOCUKLARA ÇOK ÇOK YAZIK.ÇOCUKLARI KORUMAK YERİNE ARAÇ OLARAK KULLANMAMASI İÇİN ÇAĞRI !
ÇOCUKLARA ÇOK ÇOK YAZIK.ÇOCUKLARI KORUMAK YERİNE ARAÇ OLARAK KULLANMAMASI İÇİN ÇAĞRI !
6.Subat.2023 tarihinde Kahramanmaraş ta yaşanan deprem diğer İlleleri de etkilemiştir.Onbinlerce kişinin hayatlarını katbetmesine neden olduğu gibi çocuklar dahil yürek yakan yeni bir yaşam mücadelesi ve sürecin başlamasına neden olmuştur.Yerleşim yerini, yerle bir eden bu büyük felaket ve yıkım sonucu hayatlarını kurtaran depremzedelerin yaralarını sarmak ise barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlardan başlanmasını gerektirmektedir.Başta çeşitli kamu hizmetlerin yanı sıra depremzelere yardım için gönüller de seferber olmuş ve toplumsal bir dayanışma ile acıları paylaşmak ve onarmak için ele ele verilmiştir.
Depremzedelerininin yaralarını sarmak için barınma ve beslenme önceliktir. Bu yönde çadırların kurulması da öncelik olup yeni bir yaşamın başlamasına yardım edilmektedir.Kurumlar dahil herkes yaşamı normalleşmek için caba ve dayanışma içindedir. Bazı çabalar ise görsel ve yazılı medyada da yansımaktadır.Yeni mücadele arasında çocuklar için yaraları sarmak ve hayallerini yeniden inşaa etmesi de bu çabalar arasındadır.
Bu çabaları yansıtan görüntüler arasında yeni hayatın başlamasına yardımcı olan çalışmalar görüntülerdendir. Bir çadırın önünde “Nurdağı Müftülüğü ,Çadırkent 4-6 yaş Kur’an Kursu “ şeklinde pankartta bu görüntülerden birisidir..Bu yaş grubuna yönelik Kur’an Kursu ile bir din eğitiminin başladığı da anlaşılmaktadır. Bu görüntüler arasında kitapların derlendiği bir görüntüde yer almaktadır.Diğer taraftan halen çadırkentlerde beslenme dışında su , banyo vede tuvalet gibi temel ihtiyaçlar konusunda eksikliklerde yaşam mücadelesinin parçasıdır.Sorunlarının yeterince giderilmediği ortamda, 4-6 yaşındaki çocuklar için bir din eğitimin başladığı da bu arada görülmektedir. Anababası veya yakınlarını kaybeden çocukların fiziksel ve ruhsal travma içinde yaşarken bu yaştaki çocukların okuma yazma bildikleri d açıktır.Bu eksikliğe rağmen Arapça bir din eğitimi ve de ibadet bu kursta öne çıkmaktadır.
Yaşamın normalleşmesi amacıyla 4-6 yaş guruplarına yönelik böyle bir çalışma ise okul öncesi kapsamındadır. 2013 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gerçekleşmeye başlamıştır.Diğer taraftan bilindiği gibi çocuklar iç din eğitimi 1982 den beri çocuklar için zorunlu olmuştur. Temel eğitim kapsamında ki bu eğitim ise ancak ilkokul 3. sınıfında başlamaktadır.9 yaşındaki çocuklar için bile sınırlı bir şekilde başlayan bu din eğitime rağmen deprem gibi böyle bir ortamda 4-6 yaşındaki çocuklar dahil “Kur’an Kursu” kapsamında ki bu “din eğitimi”nin , BMÇHS ve Avrupa Sosyal Şartı gibi ilkeler bağlamında öncelikle ele almasını gerekmektedir.
Günümüzde kamusal hizmetler arasında gösterilen sosyal hizmetlerin görevleri arasında insan hakları ile bir görev de üstlenilmektedir.Bu görev bağlamında bu din eğitimin evrensel çocuk hakları ve koruma kapsamında sosyal hizmet açısından ele alınmasını da görevli kılmaktadır. Özellikle deprem ve deprem sonrası böyle bir yıkım sonrası bu felaket içinde ki çocukların ruhsal dünyası açından ve gelişmesi ve yaşam hakkı kapsamında gözetilmesi de önceliklerdendir.Bu çocukların önce güvenli ve korumalı bir alana götürülmesi ve temel ihtiyaçlarının karşılanması ise hem insani hem de kurumlarıyla birlikte kamusal bir görevdir.Üstelik beslenme ve barınma ile ilgili koşullar sağlanmadan ve 4-6 yaşındaki bir çocuğun Türkçe okuma ve yazmamasına rağmen Arapça öğrenmesi ve anlamasıyla dinsel bir olgunluk bu ortamda bile beklenmektedir.Böyle bir travmatik ortamda kendi akranlarıyla oyun oynamak yerine “günah/suç-kabahat ve tövbe/pişmanlık-affetmek” için bir sorumluluk beklenmesi aynı zamanda çocukların gelişimini de doğal olarak etkilemektedir. MEB ve sosyal hizmet ile ilgili öncelikli ihtiyaçların kamusal açıdan karşılanılması durumunda gönüllülük dahil dayanışma kapsamınd böyle boşlukların doldurulduğu bir durumda ortaya çıkmaktadır. Özellikle böyle bir ortamda söz konusu din eğitimine yönlendirilmiş 4-6 yaşındaki çocukların yarar ve esenliği gözetmek ise sosyal hizmetin temel ve asli görevleri arasındadır.Gelişimleri dahil endişeye de neden olup insan hakları ile ilgili ayrı bir yükümlülük öne çıkmaktadır.
Diğer taraftan sosyal hizmetlerin ,sosyal hizmet/çalışma ve adalet adına 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile 2005 yılından beri yozlaştırıldığı bir durumda söz konusudur.Kendi meslekleri dışında sosyal hizmet/çalışma konusunda eğitim almamış kişiler (psikolog,sosyolog,öğretmen,çakma pedagoglar,v.s) benzer yetkiye sahip olması ile evrensel sosyal hizmetten böylece uzaklaştırılmıştır.Böyle bir yozlaştırma ile oluşan boşluk ise “hayırseverlik” ve/ya yardımseverlik adına doldurulmuştur.Sosyal hizmetlerden yararlanma hakkı bağlamında yöntem ve araçlar konusunda eğitim almış sosyal çalışmacılar ise evrensel bir aktördür.Buna rağmen bu yozlaşma ile sosyal çalışmacılar özellikle günümüzde “ zekat memurluğu” gibi dinsel bir göreve dönüşmüştür. Böyle bir uygulama aynı zamanda benimsenmiş olması da diğer önemli etkendir.
Adaleti de içeren bu yozlaşmaya etkenler ve nedenler ise gayet açıktır. Bu yozlaşma TBMM tutanaklarında da yer almaktadır.Bu yozlaşmaya akademi dünyası dahil uygulayıcılar da ortak olduğu gibi seyredildiği için deprem gibi bir ortamda yapılan din eğitimine “şaşırmak” ve anlamak ise diğer acı durumdur. Din inancı bağlamında öne çıkan öğretiye/nassa bakıldığında böyle bir eğitim ve bakış ise kendi alanı içinde aslında doğrudur.Din öğretiye dayalı kurumsal yapı da ise başta din görevliler doğal olarak önemli bir aktördür.Öğretmenler ile de asırlardan beri çatışma içindedir. Bu yönde bir din eğitimi ise özel bir alan ile ilgilidir.Fakat modern devlete dönüşmenin yanı sıra hukuk ve sosyal devlet özelliği nedeniyle anayasaya dayalı yurttaşlık kimliğide öne çıkmaktadır. Kurumlar ve dünyevi kurallar açısından bir ayrım ve özende gerekmektedir. Laiklik ise diğer özelliğinin aranmasını gerekmektedir.Anayasal sadakat ve görev bağlamında vergi ise önemli bir görevdir. Vergi verenler ile toplanan gelirlerin harcanmasıyla verilen bir kamusal hizmet arasında eğitim,sağlık ,sosyal hizmet bunların arasınadır.Bu kamusal hizmet kapsamında okulöncesi eğitim önemli bir ihtiyaçtır. Deprem sonrasında böyle bir eğitimin MEB tarafından gerçekleşmesi yerine din eğitimi bu kapsamda da yer almaktadır.Deprem sonrası yaşadığı ortamda bu çocuklar için yönlendirilip , verildiği bu din eğitimi ile ilgili durum ise hukuksal ve teknik açıdan 2013 yılından beri ele alınmamıştır. Bunun için saşırmaya hiç ve hiç gerekte yoktur.
Halbuki bu uygulama 2013 yılında beri söz konusudur.Zaman için de 2022 yılında 200 bin çocuk bu din eğitimden halen yararlanmaktadır.Bir de hafızlık eğitimi vardır..Ayrıca MEB tarafından 3-6 yaş grubu çocuklar için okulöncesi eğitim söz konudur.23.Mayıs 2022 tarihinde sosyal yardım kapsamında Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı ile MEB arasında bir protokolda yapmıştır. Ücretsiz bu eğitim dışında yine sosyal yardım kapsamında aileleri arasında 4-6 yaşındaki çocukların Kur’an kursana yönlendirmesi için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında bir protokol ise “17.Ocak.2023” tarihinde imzalanmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı için görüldüğü gibi bir hizmet alımı da söz konusudur.Her ay bu çocuklara dahil olanlar için 150 TL ve bir yıl süre ile SYDV tarafından ödenecektir.. 5 yılı içermektedir.
Genel bütçe dışında ve SDYV aracılığıyla Sayıştay gibi bir denetiminde ortadan kalkmış olup bu durum vergi verenleri de aynı zamanda ilgilendirmektedir.Özellikle özel ve kamu hukuk arasındaki farkın gözetilmemesi ve ASŞ’nın 13 ve 14üncü maddesinin başta sosyal hizmet dünyası dahil gözetilmemesi nedeniyle “sözde” bir sosyal yardım türü ve yapı da geliştirilmiştir.Tam da bu uygulama da yer alanlar “zekat memurluğu” nun karşılığıdır.(Kur’an Tövbe suresi.6.Ayet) .Sosyal hizmetler demek ise günümüzde oldukça zordur.
Aynı zamanda okul öncesi eğitim açısından DİB ile MEB ile bir rekabette öne çıkmaktadır.Bu protokol başta BMÇHS ve ASŞ ve Anayasanın 2,41 ve 90/6 maddesine aykırı olduğu gayet açıktır. Ortada hem hukuksal hemde teknik açıdan bir aykırılığı ortaya çıkarmaktadır. Bu protokolun iptali için hukuksal sürecin başlanmasına nedendir.17.Mart.2023 tarihine kadar bir süre vardır.Başvurulmadığı ve gereği yapılmadığı takdirde bu hukuksuzluğa herkes ortak olmaktadır.
Görüldüğü kadarı ile deprem gibi bir ortamda 4-6 yaşında ki çocuklar için Kur’an Kursunun aynen devam etmesi aslında yaşanılan depreminde farklı artçılarındandır.Bu artçılar daha sık sık görülecektir..Bilimden , liyakattan vede uzmanlıktan uzak olunduğu zaman polemik üretmeye neden olabilmektedir. Böyle bir ortamda 4-6 yaşındaki bir çocuğun Arapça ayet ve süreler ile ibadet etmeleri için böyle bir ezberi uygun görenler önce Türkçe “İstiklal Marşının” 10 kıtasını ezberlesinler.İki hafta sonra hatırlasınlar.Akıllarında ne kalacak.Ayrıca bu 10 kıtayı kendi 4-6 yaşındaki çocuk ve yakınlarını denedikten sonra biraz düşünülmesini de gerekmektedir.
6.2.2023 tarihinde yaşanılan deprem ve yıkım sonrası başta çocuklar dahil yeni ve zorlu bir sürecin başlamasına nedendir.Çocuklar ise uzun süre ruhsal travmalar içinde yaşacak(lar)dır.Anababası veya yakınlarını kaybetmesi nedeniyle bu ruhsal travma en azından 10 sene devam edecektir.Çizikleriyle birlikte yaşayacaklar ve ayakta kalmayı çzbalayacaktır.Çok çok zorlu bir süreç başlıyor. Bu dönemde çocukların yanında olacak kişi ise önemlidir. Akıl verme yerine doğru bilgiler ve uzmanlık daha da önemlidir.Bu dönemde asıl şimdi öğüt veril(e)mez.Gereği yapılır. Sadece binaları değil insanlarda oluşan acı ve hasarları onarmak için sosyal koruma boyutu ise daha da önemlidir. Böyle bir ortamda 4-6 yaşındaki çocuk aslında yeni hasarlara da neden olacaktır.Onarmak ise oldukça zordur.Aynı zamanda zaman içinde hesap sorma dahil çeşitli etkilere de neden olacaktır.Yaşamı ve bu felaketin nedenini anlamak için doğal olarak merak eden çocuklar için dünyevi ve doğru bilgilere ulaşılması bu açıdan ayrıca önemlidir.Bilgi yönlendirme aynı zamanda bir risk yönetimi içerir.Uzmanlık bunun içindir.Bunun yerine hurefeler dahil anlamadığı bilgilere sığındığı takdirde aynı zamanda bir nesil ve toplum aynı zamanda farklı farklı gelişecektir.
Böyle acı ve hüzünlü durumda toplumun aydınlanması ve gelişmesi için aslında sosyal hizmet bu süreçte daha önemlidir.Ancak bu yönde ki yozlaşmadan kurtulmasını ve arınmasını da gerektirmektedir. Bu alanda çalışanlar ve aktörler bu dönem de asla “yakınmamalı “ dır. Aksine gereğini yapmalıdır.Evrensel bilgi yerine “ama” gibi mazeret üretmek ise asla olmamalıdır. Mesleksel boyut ve bilgi ise daha da önemli olup çocuklar dahil kişilerin yanında olunmalıdır.
Umutların yok olmaması amacıyla evrensel ve insan odaklı bir sosyal hizmet dileğiyle başarılar… 20.2.2023
SHU Nihat Tarımeri