Resmi veya Mesleki Vesayet Nedir?
“Resmi veya mesleki vesayet nedir?”(İsviçre ve Almanya’da mesleki vesayet taşkilatına toplu bir bakış”) çocuk koruma(ma)kanunu ve 1942 den beri görmezden gelinen bir bilgi
Bilindiği gibi 2005 yılında çocuk ağır ceza mahkemesi gibi dünyada karşılığı olmayan bir uygulama 5395 sayılı ÇOCUK KORUMA(MA) KANUNU ile tercih edilmiştir.Sanki çocukların korunduğu gibi bir algıda oluşturulmuştur. Her sene 300 000 den fazla çocuk ve gençin “sanık” olarak uygulanması da böylece uygun görülmüştür. Çocuk ve gençlerin bir yetişkin gibi cezalandırması için ise 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu’ndan uyarlananan kısasa kısas dayalı bir uygulama ve yaklaşım ise 2005 yılında öngörülen TCK ile de aynen devam ettirilmiştir.Çocuk ve gençlerin “Medeni Hukuk” kapsamında toplumsal ve kamusal açıdan korunup kollanmalarının ve gözetilmelerinin ayrı bir şekilde değerlendirilmesi yerine ÇKK ile de aslında “ceza hukuku” üzerinden bir uygulama benimsenmiştir. Böyle bir yargısal uygulamada tercih edilmiştir.”Medeni Hukuk” bağlamında “idari” bir görev ve yükümlülük olarak öngörülmesi gereken Sosyal Hizmet uygulamaları , sosyal çalışma görevlisi ve sosyal inceleme raporu gibi uygulama ve işlevler bir kargaşa ve belirsizliğe de neden olunmuştur. Çocukların korunup kollanması , yarar ve esenliklerinin gözetilmesi yerine 5273 sayılı TCK 31 maddesi üzerinden bir uygulama ,yaklaşım ve yetki daha fazla korunmuştur. Sözde ve şekilsel teknik araç ve uygulamalar ile de ek katkı ve destek verilebilmektedir.
Bu yüzden,ÇKK nu dahil çocuk ve gençlerin sadece bir “bakım ve barınma” hizmeti gibi değerlendirilmesi yerine “Medeni Hukuk” açısından korunup kollanması ve bu yönde gözetim ve denetlenmesi sosyal hizmet açısından teknik bir idari görev ve yükümlülük her zaman olduğu gene ele alın(a)mamıştır.Bilgi ve teknik düzey ile göstergenin nedenin de bilinilmemesi dahil kendine özgü bu uygulama değerlendirilmemiş veya kaçılmıştır. Bilgi yönünde bir bilgi iştahı ve/veya isteği de görülmemektedir. On seneden beri de söz konusu olan ÇKK ile yaşanan temel yapısal sorunun nedeni de sorgulanılmamaktadır..Genelde meleklerin kanatları gibi detaylar içinde boğularak veya kalıplaşmış söylemler ile de esas temel sorun(lar) engellenilmektedir.
Halbuki; “Medeni hukuk” kapsamında “Kaynak Kanun” olarak ele alınan 1926 tarihli 743 sayılı ”Türk Kanunu Medenisi” bir iki maddesi dışında 1912 tarihli “Schweizerische Zivilgesetzbuch/ZGB- İsviçre Yurttaş Kanunu’ “ tarafından aynen uyarlanmıştır. Medeniyet veya uygarlık gibi bir kavramlaşma yerine ise “Roma Hukuku” bağlamında “ius civile” ile ilgili “özgür yurttaş/zivil/bürger” şeklindeki bir üst kimliğin örnek alınması da aslında bu şekilde gerekli kılınmıştır. “ ( https://de.wikipedia.org/wiki/Rechtswesen_im_antiken_Rom”)
Böylece Aydınlanma süreci ve buna bağlı olarak dinsel topluluk değerleri yerine bir üst değer olarak eşit bir “yurttaş” ın benimsendiği İsviçre’den örnek alınan uygulama ; bir çocuğun ve bir kişinin bir mülkiyet olarak engellenilmesi, bu yönde çocuk ve kişi dahil kişilerin bir kamusal görev açısından korunup kollanılması da ayrı bir önemi öne çıkarmaktadır..Dinsel topluluklar bağlamında öngörülen “hayırseverliğin” dünyevileşme ile de sosyal hizmet ile ilgili boyut ayrı bir yönetim ve teknik boyutuna da taşınmıştır. Bu özellik hem Türk Medeni Kanunun birinci maddesi ile uygulamaya yansıyan içtahatlar vede yapısal uygulamalar açısından ayrı bir önemi de kazandırmaktadır.
Bu yaklaşım bağlamında görüleceği gibi “İsviçre Yurtaş Kanunu/ZGB” un (90 – 456) maddeleri arasında yer alan maddeler “Zweiter Teil:Familienrecht/İkinci Bölüm Aile Hukuku” başlığı altında düzenlenmiştir. Reşit olmamış çocukların veya yasal hakları kısıtlanmış olan kısıtlıların haklarının korunmasını ve hukuken temsil edilmesini sağlayan vede bunun bir kamu görevi olarak sayılmasının “vesayet” olarak kabul edildiği böyle bir kurumsal uygulamada söz konusu da olunmaktadır. 1.Ocak 2002 yılına kadar yürürlükte olan eski “Türk Kanunu Medeni” nunda yer alan “Aile Hukuk” başlığı ile de (346-438) maddeler “vesayet” alt başlığı altında aynen uyarlanmıştır.(Bir iki madde dışında) Bu başlık ve uygulama 4721 sayılı yeni TMK nunda da (396 -494) aralarında da aynen devam etmektedir.Dolayısı ile bu uygulama ,”karşılaştıma” dahil akademik ve teknik açıdan ayrıca ele alınmayı da gerektirmektedir.
Kaynak Kanuna dayalı İsviçre ile TMK nunda ki iki uygulamanın birlikte karşılaştırılması,değerlendirilmesi bu açıdan özellikle ele alınmalıdır.Fakat sosyal hizmet ve pozitif hukuk ile ilgili boyutun bu şekilde karşılaştırması ve değerlendirilmesi ise pek görülmemektedir..Kısmen bazı çalışmalardan bahsedilmiş olsa bile 2005 yılından önce ve sonrasında da somut bir akademik ve teknik çalışmaya da rastlanılmamaktadır.(1) Bu süreçler dahil çalışmalar arasında ise ancak 1942 yılında Dr.Fikret Arık (2) tarafından yazılıp “Adliye Ceridesi” dergisinde yayınlanan “Resmi veya Mesleki vesayet nedir?(İsviçre ve Almanya’da mesleki vesayet teşkilatına toplu bir bakış” başlıklı makaleden bahsetmek mümkün olabilmektedir.
1937-1941 tarihleri arasında Fransız ve Almanca eğitimi yapılan Fribourg Universitesinde doktora eğitimini Fransızca almış yazarın yayınladığı bu çalışma ise şimdiye kadar dijital ortama da yansımamıştır. Özellikle çocuk ve gençlerin korunmasıyla ilgili bir asırdan beri İsviçre de ve Almanya’da var olan temel bir uygulama ve ve yaklaşım hem hukuk hemde sosyal hizmet açısından pek fazla ele alınmamıştır.Veya istenmemiştir.Bu görmezden gelinme aynı zamanda 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanun’unda ki özgünlüğün devamına da ayrı bir şekilde katkı verebilmektedir.On sene içinde iflas eden , çöken sistem ve uygulamadaki eksik ve yanlıştan dönülmesi yerine ise genelde içi doldurulmamış söylemler ve/veya mazeretler yeterli görülmektedir.Bu yönde kutsanan ezberlerin devamı bir tercih olarak da devam edebilmektedir.
Ekte de yer alan bu çalışma ile digital ortama ulaşılması mümkün olabilecektir.Aralık 1942 de Adalet Bakanlığınca yayınlanmış ve çoktan unutulmuş , gitmiş bu çalışma ile bir asırdan beri var olan kurumsal yapı vede çözüm yollarının akademik açıdan değerlendirilmiş olunmasına da ulaşabilmek artık mümkündür. İki maddede ki eksikliğin nedeni , etkisi ve ve çözümü de görülmektedir. Gene,görüleceği gibi; .İsviçre ve Almanya daki Medeni Hukuk kapsamında “RESMİ VESAYET “ şeklinde idari bir kurumsal yapının ve uygulamaların örnekleri de yansıtılmaktadır..1917 yılında İsviçre de ve Zürihte, Almanya dan önce “Gençlik Daire”sinin var olduğunu vede uygulamaların içeriğinin bilgilenilmesi de mümkündür.Özellikle de idari ve ceza hukuk açısından ayrı bir şekilde ele alınırken ”çocuk” ve “genç” lerin kavram ve uygulanmaları bu çalışmada ayrı ayrı ele alınmaktadır.
1912 de yürürlüğe giren uygulama bağlamında Almanca “jugend” kelimesi Türkçe ye “genç” olarak çevrilmiştir.Örneğin bir asırden beri var olan “jugendamt” , “gençlik ofisi” (sf.17) şeklinde ve/veya Almanya’ da “Jugendwohlfahrtsgesetz.” “Gençlik Koruma Kanunu “ (sf.18) şeklinde Türkçeleştirilmiştir.Ancak Almanya ve İsviçre dahil bir asırdan beri “gençlik” başlığında ele alınan somut uygulama ve çevirinin bu şekilde Türkçeleştirilmesine rağmen “genç” ile oluşan farklığın (ingilizce dahil) sadece “çocuk” şeklinde Türkçeye çevrilmesi ise genellikle tercih edilmektedir. Akademik açıdan da aksine bir israr ve Türkiyenin kendine göre koşulları gibi mazeretler de geliştirilmektedir.Aslında; “koruma” ve kurumsal bir idari boyut da engellenilmektedir. Çocuk ve genç arasındaki bu iki farklılığın ve kurumsal yapının 1942 yılından beri bu şekilde görmezden gelinmesi aynı zamanda cezalandırmayı hedefleyen bir yaklaşımının var olması için de ayrı bir zemin oluşturmaktadır. Çeviri dahil bilginin ötesinde kasıtın da aranabileceği bir duruma da aslında önemli bir neden olunmaktadır. Ayrıca; kısasa kısas dayalı klasik ceza hukuku yaklaşımının Almanya da 1923 ;İsviçre ve İtalya’da 1930 da terk edilmişdir. Pozitif hukuka dayalı bir dönüşüm ve evrimde söz konusu olmuştur.İkili bir yapı öngörülürken aslında cezalandırma ile ilgili yetkilerde daraltılmıştır. En azından 1930 yılndan beri var olan bu uygulamaya rağmen; yapısal ve kurumsal açıdan kavramsal ve uygulamaların akademik dahil ayrı bir şekilde ele alınmadığı, sorgulanmadığı da somut bir şekilde görülmektedir. Akademik ve teknik açıdan oluştulan bu kargaşanın ve belirsizliğin sağlanması vede uygun görülmeleri yönünde de bir israrın genelde devam ettiği, yanlışların,eksikliğin,aykırılıkların alağanlaştırıldığı ,böylece aynı “hikaye”lerin devam ettirildiği de maalesef görülmektedir.
2005 yılında uygun görülen ÇKK ve TCK nun 31 inci maddesi bağlamında her sene 300 BİN çocuk ve gencin “sanık” olarak mağdur edilmeleri; damgalandırmaları ;vicdanların ötesinde hayatların ve geleceklerin karartılmaması amacıyla 1942 yılında var olan ve Prof.Dr.Fikret Arık ( https://adaletdergisi.adalet.gov.tr/arsiv/adliyeceridesi/1942/s1-ocak-1942-sene33-sayfa114-cilt1.pdf ) tarafından yayınlanan bu çalışmanın artık değerlendirilmesi ve bu kabul edilemez durumun engellenmesi de artık düşünülmelidir.”Hikaye”ler bitmelidir.Mümkünse utanılmalıdır.Aslında yöntem ve uygulama basittir.Neyin, ne şekilde olunması ve bilinmesi de bir asırdan beri gayet açıktır.Asıl;bu, bir “hikaye” değildir.
Bu açıklığa rağmen bilinmemesi vede vebal altında da kalanlar dahil uygun görülen bu uygulamaya , eksik ve yanlış bilgilere artık YETER de denilmelidir. Urla.23.Haziran.2015
Son söz: Kimse; duymak istemeyen kadar sağır olamaz M. Henry
Ekler
Etiket:mesleki vesayet, resmi veasyet, vesayet