
Sosyal hizmetlerden yararlanma hakkı” (Anayasaya açısından bir değerlendirme)
Bilindiği gibi Anayasada yapılan düzenlemeler bağlamında 24.06.2018 tarihinde yapılan seçim sonucu Cumhurbaşkanlığı yürütmenin belirleyicisi olmuştur. Bu yönetim bağlamında Başbakanlık ortadan kaldırılmış Bakanlıklar yeniden yapılandırılmıştır. Bu yapılanma arasında 03.06.2011 tarihli 633 sayılı KHK ile kurulmuş olan “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” 10 Temmuz 2018 Tarihli Cumhurbaşkanlığının 1 Nolu Kararnamesi ile “Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı” şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklik 04.08.2018 Tarih ve 15 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bu sefer “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı” şeklinde revize edilmiştir. TBMM de ivedilikle görüşülmeden kanunlaşmamış ASPB yer alan bazı birim ve uygulamalar da yenilenmiştir. Özellikle 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ile hediye edilen “Çocuk Esirme Kurumu” ile oluşan birliktelik sadece Sosyal Hizmetlere ASPB ile yapılan düzenlemeler ile indirgenmiştir. Sosyal hizmetler tanımının hala geçerli olması söz konusu olan yeni Bakanlığı uygulayıcı bir özelliğini de bu arada kazandırmıştır. Bu bağlamda Anayasanın 90/5 maddesi ve iç hukukun bir parçası olan Avrupa Sosyal Şartı’nın 13.maddesinde sosyal yardımı ve 14 maddede sosyal hizmetlerden yararlanma hakkının yükümlü kılınması Bakanlıkta söz konusu olan uygulamaları ve önemini de arttırmıştır. Anayasaya uygunluğun ve tutarlılığın aranmasını da öne çıkarmaktadır. Ayrıca bilindiği gibi sosyal yardımlar adına 60 milyar TL. yakın bir harcama genel bütçe tarafından mümkün olmaktadır. Çocukların ve kadınların korunması dahil bu yönde sosyal hizmetlerden yararlanma hakkı ile birlikte 4 milyon yoksul aileye yönelik Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile gerçekleştiren uygulamalar ve görüntüler öne çıkan bu uygulamaların değerlendirilmesini de gerektirmiştir. Ortaya çıkan bu durum herkesi kapsamakta olup Anayasanın 11. ve 137. maddeleri bu uygunluğu yükümlü kılmaktadır. Böyle bir Anayasa sadakat, yükümlülük ve sorumluluk açısında Anayasa Mahkemesine doğrudan dava açma hakkına sahip olanlar arasında ise Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuna ve üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelerce dava açmalarının atmış günü içinde kullanılması da bu haklar arasındadır. Bu bağlamda yapılan değerlendirme de sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar ile ilgili önemli bir anayasaya aykırılıklar, ihlaller, ağır mağduriyetler ve kamu zararların hala devam etmektedir. Hukuksal ve teknik açısından sorunlara neden olunması Avrupa Sosyal Şartı ile hak sahiplerinin güvencesiz ve savunmasız bırakılması hukuksal süreçlerin başlanmasına neden olmaktadır.
Devamını WORD dosyasından okuyabilirsiniz.
Ekler
Etiket:sosyal hizmetler