
TÜRKİYE DE BURUK BİR “DÜNYA SOSYAL HİZMET/ÇALIŞMA GÜNÜ “ VE HANGİ SOSYAL HİZMET(LER) ?
TÜRKİYE DE BURUK BİR “DÜNYA SOSYAL HİZMET/ÇALIŞMA GÜNÜ “ VE HANGİ SOSYAL HİZMET(LER) ?
Bilindiği gibi Birleşmiş Milletler de 1983 yılından beri her yıl Mart ayının 3. haftası, “ World Social Work Day” olarak kutlanmaktadır. Her yıl bir tema ile Türkçe ye genel olarak “Dünya Sosyal Hizmet Günü” şeklinde kutlanmaktadır. Ayrıca ”Dünya Sosyal Çalışma Günü” olarak da kutlanabilmektedir.
Bugün aynı zamanda Türkiye ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı için önemlidir.Ayrıca 2025 yılı “Aile Yılı” olarak ilan edilmiştir.Ailelerin korunması dahil 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’nun yanı sıra sosyal haklar ve insan hakları açısından sosyal devlet için karşılığının bulunması ve de adlandırılması gibi bir görev Bakanlık için öne çıkmaktadır. Çocuklar dahil milyonlarca kişiler için sunulan kamusal amaç ve görev bağlamın da Bakanlık, bilindiği gibi bir çok günü kurumsal olarak kutlamaktadır.Sosyal medya da ki kişisel bazı kutlamalar dışında nedense bu günün önemi bağlamında kutlanmadığı da görülmektedir.
Günümüzde sosyal hizmetler aynı zamanda insan hakları için vardır.Güçsüz ve savunmasız çocuklar dahil ailelerin korunması amacıyla esenlik için de yaşanması amacıyla sosyal sorunların giderilmesi ve çözülmesi için profesyonellik boyutunu birlikte içermektedir.Kaynağını alan vergi ile sunulan kamusal hizmetler arasında kamusal sosyal hizmetler öne çıkarken aynı zamanda kaynağını kendi kaynağı ile karşılanan özel hukuk kapsamında ki tüzel kişiler için de otonom sosyal hizmetlerin gözetimde ki boyut sosyal adalet ve sosyal devlet özelliğini de günümüz de kazandırmaktadır. Sosyal alanlara yönelik sağlık ve adaleti tamamlayan birlikte evrensellik boyutu ve geçmişin de birlikte ele alınmasını gerektirmektedir.
Bu süreçte sosyal hizmet konusunda eğitim almış sosyal çalışmacılar /sosyal hizmet uzmanları gibi profesyonelleşme boyutu önemli etken ve aktördür. Asli görevlilerce yürütülmesi ile sunulan bir hizmet toplumun gelişmesi için de sorumluluğu öne çıkarmaktadır.Hesap verilmeyi ve görev için güçsüz ve savunmasız kişi,grup ve topluluklarının yanında olması ve haklarını savunmak gibi görev önceliklerdendir. Bu sorumluluk ve görev bağlamında ögürleşmesi gibi hedef sosyal adalet ve insan haklarının korunmasını da sorumlu kılmaktadır.Kapsayıcı ve süreklilikle toplumun güçlenmesi diğer hedeflerdendir.
Günümüzde sosyal haklar arasında ki sosyal hizmetlerden yararlanma hakkı için sosyal çalışma(lar) yöntem ve araçları da öne çıkmaktadır.Hukuksal dönüşüme paralel olarak çeşitli uygulamalar ve insanlara katkı sağlaması ile de aynı zamanda vardır. Koruyucu faktörleri güçlendirilmek ve risk faktörleri azaltılmak profesyonelleşmeyi, bilimsellikle birlikte öne çıkarmaktadır.Diğer disiplinler arasındaki uyum ve bütünsellikle önleme ve koruma boyutun da hem kavramsal hem de en yaygın modelleri ve teorileri topluma sunmayı da görev yapmaktadır.Evrensel uygulama örnekleri ,karşılaştırma ve sistem açısından da önceliktir. Böylece, araştırmalar dahil somut uygulama fikirlerini de kullanarak bir üretim ve beceri için yetkinlik ise herşeyin önündedir.Böylece önleme ve koruma boyutun da çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık gibi yaşam evrelerin de ki önlemlerin nereden başlanacağı nokta ilk aşamadır. Görüldüğü gibi kamu yarar ilkesinin yanı sıra ölçülük ve eşitlik ile birlikte ki özen , toplum için güven ve adalet duygusunu besleyebilmektedir.
Katılım ise sosyal çalışmanın temel değerlerindendir. Çünkü insanları kendilerini etkileyen kararlara dahil eder ve böylece onların kendi kaderlerini tayin etmelerini destekler.Birliktelik ilkesi ve tarafgirlilikle ve katılımcı süreçler aracılığıyla hak sahipleri yeniden ve kendi hayatlarının aktörleri haline gelmesini sağlayabilmektedir. Beceriler geliştirirken, deneyim kazanırlar ve yaşamda tutunmasını sağlayaması hedeflerdendir. Kendileri ve dünyayı daha iyi anlamalarını sağlayabilir..Katılım, sosyal hizmetin mesleki kodunda ki merkezi bir ilke olarak yer almaktadır.Kamusal açıdan sunulan hizmetin “lütuf” değil bir “hak” olması içinde önemli olup hayırseverlik ve/ya yardımseverlikten de ayrışmaktadır.Hedeflere odaklanma ve adanmışlık aynı zamanda yenilikçi yaklaşımların gelişmesine de yardımcı olabilmektedir.
Türkiye de ise “kimsesizlerin kimsesi” olması için 1959 yılından beri 7355 sayılı kanun ile başlayan sosyal hizmetlere yönelik öykü söz konusudur.İnsan haklarının parçası olan sosyal hizmetler için bilimsellik dahil mesleksel ve de profesyonelleşme boyut ise bu öykünün temel parçasıdır. Toplumsal vicdan ve adalet duygusunu beslemektedir. 2025 yılında “Aile yılı” olmak üzere Türkiye de kamusal görevler arasında sunulan sosyal hizmetler için mesleksel boyut ve sahip olan bakış ise topluma ve de özellikle çocuk hakları dahil insan haklara bakışını da yansıtmaktadır.
Temel hak ve ihtiyaçların asgari açıdan karşılanması için insanların onurunu korumak ise önceliktir.Toplumun özgürlük ve eşitlik içinde gelişmesi amacıyla asgari standartlara dayalı esenlikler için evrensellik boyut ancak etik ve değerlerle ile vardır.Bu görevlerle birlikte sunulan kamusal sosyal hizmetlere karşı saygı önceliktir. Koruma ve insanların yanında olmayı görev yaparken toplumun da vicdanıdır. Yaşamda tutunması ve güven için de yaşamak amacıyla sosyal haklara bakış ve içselleşme, sosyal hizmetler ve sosyal çalışma ile de aynı zamanda orantılıdır.Her yıl Martın üçüncü haftasın da sosyal hizmet/çalışma için kutlanan böyle bir gün aynı zamanda geçmiş bir yıl da ne yapıldığı ve de önümüzde yılı için neler yapılacaklar için de bir sınavdır.
Günümüzde Türkiye de demokratik ve sosyal hukuk devlet özelliği ile anayasal görevler arasında sosyal hizmetler hem sosyal adalete erişim hem de sosyal hakların korunmasını (halen) görev yapmaktadır.Çocuklar dahil milyonlarca kişilere yönelik bu görev bağlamında bilindiği gibi en son olarak Bakanlık tarafından üretilmiş “sosyal hizmet personeli” halen var olan bakışın geldiği noktadır. Yetkinlik ve özelliklik aranmadan üretilen unvan ve görev karmaşıklığının son acı örneklerdendir. Bu durum ise 2005 yılında Çoçuk Koruma Kanunu ile üretilen “sosyal çalışma görevlisi” ile başlamaktadır. Sosyal hizmet konusunda eğitim almamış kişilerin, sosyal çalışmacılara sahip benzer ve yetkilere sahip olması ve mesleksel alana tecavüz etmesi gibi garabet bir araçsallaşma , hem sosyal hizmetleri hem de adalet hizmetini etkilemiştir. Sosyal koruma bağlamında sosyal haklara ve sosyal iyilik haline erişim de özellikle ve halen bu şekilde engellenmektedir.
Adalet yönetimi açısından mağdur hakları adına en son olarak üretilen “adli destek görevlisi” en son üretilen acıtıcı örneklerdendir.Diploması olmamasına rağmen “pedagog”ların, sosyal çalışmacı taklitleri ile yer alması sağlanırken, çocuk hakları dahil adalet bu şekilde ve halen beklenmektedir.Bu kargaşa için UNICEF tarafından sosyal çalışma görevlisi için hazırlanmış el kitabı, sosyal hizmetler ve çocuk hakları için kara bir lekedir. Bu yönde ki çaba ve ortaklıkla birlikte dünya da karşılığı olmayan bir uygulama ,Türkiye de halen “sosyal hizmetler” zannedilmektedir.Bakanlığı ve uygulamaları farklılaştırmakta ve değersiz kılmaktadır.
Sosyal hizmetler alanın da çocukların ve kadınların korunması adına hem sosyal hizmetler hem de adalet aynı zamanda ve bu şekilde zedelenebilmektedir.Toplum dahil “duyarsızlığın” önemli hastalığa dönüşmüş olması diğer taraftan özgürleşme dahil toplumun geleceğini de belirlemektedir.Bu nedenden dolayı 2005 yılından beri başlayan yeni süreçte ve 2025 yılında gelinen nokta da 18.Mart.2025 tarihinde “Dünya Sosyal Hizmet/Çalışma Gününü” kutlanırken sosyal hizmetlerler ve sosyal çalışmacılar için de ayrı bir sınav günüdür.
Sosyal adalet duygusunu da içeren bugün ile ilgili olarak “International Federation Social Work(IFSW) / Uluslararası Sosyal Çalışmacılar Federasyonu” tarafından 2025 yılı için “Dünya Sosyal Hizmet/Çalışma Günü” teması ise “ Strengthening Intergenerational Solidarity for Enduring Wellbeing “ şeklinde açıklanmıştır.Günümüzde halen sosyal adaletsizlikle birlikte topluluklar dahil toplumların güçsüz kılması gerçeği ile güçlü toplumlar inşa etmek gibi hedef öne çıkmaktadır.Çevreyi korumak ve daha iyi bir gelecek için bilgelik ve bilgiyi paylaşmak amacıyla nesiller arası özen ve saygının önemini vurgulayan tema ve duyurular aynı zamanda sosyal hizmetler için de bir davettir.Türkiye için de oldukça önemli tema , genel olarak “Kalıcı refah için kuşaklararası dayanışmanın güçlenmesi..” şeklinde Türkçe ye çevrildiği de görülmektedir. IFSW tarafından Genel Sekreter tarafından yapılan açıklama Google göre “İyilik İçin Nesillerarası Dayanışmayı Güçlendirmek” şeklinde Türkçe ye çevirilmektedir..
Dolayısıyla söz konusu tema da ki “wellbeing” kelimesi ve hedefin doğru bir şekilde Türkçe ye çevirisi ile ilgili bir farklılaşma veya anlam kayması ortaya çıkmaktadır.Topluma karşı görev ve sorumluk içinde önemlidir.Sosyal hizmetlere bakış ve de kavramları daha da önemi ve anlamlı kılmaktadır.Ölçülük ilkesi ile birlikte asgari standartları da içeren kurallarla öne çıkan ”iyilik hali” ve/ya “esenlik” sadece kişisel değil kurumları da birlikte içermektedir. Dil ve çevirinin ve de hukuksal dahil kavramlaşmanın önemi aynı zamanda felsefe ve de uygulamaları belirlemektedir.Dayanışma ruhu dahil toplumla birlikte de gelişmektedir.
Evrensel bütünsellik ve bilimsellik bağlamında bilindiği gibi Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) tanımı “Health is a state of complete physical, mental and social well-being and not merely the absence of disease or infirmity.” şeklindedir. İkinci bir dil olarak Almancası ise “Gesundheit ist ein Zustand vollständigen körperlichen, geistigen und sozialen Wohlbefindens und nicht nur die Abwesenheit von Krankheit oder Gebrechen.”şeklindedir.
Dr.Nusret Fişek tarafından “Dünya Sağlık Örgütü anayasasın da sağlık şöyle tanımlanmıştır: “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.” Bu tanımda bedence ve ruhça iyilik hali sağlığın bilinen yönüdür. “Sosyal yönden tam iyilik hali” yeni ve açıklanması gereken bir kavramdır. Bu kavramı açıklayabilmek için sağlığın sadece kişisel bir olgu olmadığını, toplumsal yönünün de bulunduğunu belirtmek gerekir. Kişinin sosyal yönden tam iyilik halinde olmasının ön koşulu sosyal ortam ve yaşantısının sağlıklı olmasıdır. Çalışma ve yaşam güvenliğinin sağlanamadığı, iş bulma olasılığının bulunmadığı, gelir dağılım dengesizliğinin yarattığı huzursuzluğun giderilemediği toplumlarda kişinin tam iyilik halinde olması olanaksızdır.” şeklindedir. Sağlık için bütünsellik bağlamında sosyal iyilik hali dahil İngilizce “well-being” sözcüğünün ve kavramının Türkçe karşılığı görüldüğü gibi “iyilik hali” olarak metinlerde yer almaktadır.
Görüleceği gibi 2025 yılı için “Dünya Sosyal Hizmet/Çalışma Gününün” temasının Almancası ise “Stärkt die Solidarität zwischen den Generationen! Damit es und allen heute und morgen gut geht.“, şeklindedir. “Wellbeing” karşılığı ise “gut geht” olup “iyilik hali” dir. Çoğunlukla bir çok alanda iyilik hali ve esenlik yerine “Kalıcı refah için kuşaklararası dayanışmanın güçlenmesi..” şeklinde Türkçe ye çevrilmesi, uygulama dahil anlam kayması ve de farklılaşma örneği olabilmektedir.
Sağlığın tamamlayıcı unsuru olan sosyal hizmetlere yönelik WHO daki “well being” sözcüğün de ki “iyilik hali” yerine sosyal hizmetler günü için “refah” kelimesinin tam karşılığını da bul(a)mamaktadır. .Ekonomik dahil “refah” ,yüksek standartları öne çıkarırken esenlik veya “iyilik hali”, asgari standartlar için ayrışmaktadır.Bu durum eşitlik ve kamu yararı ilkesi içinde önemlidir. İyi yönetişim ilkesi ve kamu yararı kapsamında evrensellik uyum ve yöntemlerin tutarlı olması önceliklerdendir. Hem bilimsel,hem teknik hem de hukuksal bir durum hak sahipleri için herşeyin önündedir.
Uyum ve tutarlılık bağlamında Almanca da “Stärkt die Solidarität zwischen den Generationen! Damit es und allen heute und morgen gut geht.”, ise “gut geht” de doğrudan iyilik hali” ele alınmaktadır. Türkçe tema da kuşaklar yerine “nesiller” daha gerçekçi olabilmektedir. Bu cümleyi ayrı şekilde ele alarak .”Böylece bugün ve yarın iyilik hali “ şekilde ayrıca duyurmaktadır. Böylece asgari/minimum standartlara dayalı kuralların öne çıkarıldığı “esenlik/iyilik hali “ yerine “refah” gibi soyut bir anlam ve bakış aynı zamanda sosyal hizmetleri Türkiye den her açıdan uzaklaştırmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından yeniden kurulan ve yüzüncü yılını dolduran bir Türkiye Cumhuriyeti öyküsü söz konusudur.1949 yılından beri Avrupa Konseyi’nin de parçasıdır.Konsey tarafından öne çıkan Avrupa İnsan Hakları Sözleşme ve sosyal anayasa olarak Avrupa Sosyal Şartı’ (ASŞ) ‘nın 14üncü maddesinde “sosyal hizmetlerden yararlanma hakkı” ve sosyal çalışma yöntem ve araçları ve öne çıkan etik ve ilkelerine erişim ise Türkiye için önemlidir.
1961 de imzaya çıkan ve 1965 de yürürlüğe giren ETS 35 sayılı ASŞ ‘nın orjinal İngilizce Metinde ki “14 Everyone has the right to benefit from social welfare services. “ ve Fransızcası “14 Toute personne a le droit de bénéficier de services sociaux qualifiés. “ ve de Almanca “14 Jedermann hat das Recht, soziale Dienste in Anspruch zu nehmen. “ şeklinde yer almaktadır.Almanca dili dışında Rusça dahil çevirilerin yanı sıra sıra bu sözleşme Türkiye tarafından 18/10/1961 tarihin de imzalanmıştır. 16.6.1989 tarihin de TBMM de kabul edilmiş ve 4.7.1989 tarihli Resmi Gazete de yayımlanmıştır.Avrupa Konseyi açısından 24.12.1989 tarihinde onaylanıp yürürlüğe girmiştir. 19 maddeyi içeren Türkçe metinde ise bu madde “14 Herkes sosyal refah hizmetlerinden yararlanma hakkına sahiptir.” şeklinde yer almaktadır..
Ayrıca Avrupa Konseyinin 1967 yılında ki eğitim dahil sosyal hizmetlere/çalışmaya yönelik kararlar da ki bakış ve önem ele alındığında ortada basit bir çeviri yanlışlığı söz konusu değildir..Aksine sosyal hizmetlere yönelik öykü de ki çeşitli çarpıtmalara,kargaşalar sosyal hizmetleri farklılaşmaktadır.Sistemsel farklılığa da neden olmaktadır. Bu çeviri yanlışlığı ve önem ise Prof Dr.Tekin Akıllıoğlu tarafından ele alınmıştır.Avrupa Konseyi Sosyal Haklar Komitesi dahil üstlendiği görev bağlamında ki tespit ve uyarı halen Tük hukuk ve sosyal hizmet dünyası tarafından da dikkat edilmemektedir.Bu yönde ki alışkanlığın veya etkiler açısından papağanlaşmanın hüzünlü örneğidir. Böylece sosyal haklar ve sosyal hizmetler için bu yönde bir körleşme halen süre gelmektedir.Sosyal haklara erişim yerine haksızlıklar ve adaletsizliğe yapılan ortaklık ve katkılarla çocuklar dahil toplumun geleceği belirlenmektedir.
Böyle bir bilimsel ve hukuksal metinlerde ki yanlış çevirilerle, çocuklar dahil insan öyküsüne çeşitli katkılarla anlamlandırmak kuralları ve de yöntemler günümüzü daha da önemli kılmaktadır.Özellikle de gençlik adalet yönetiminde asgari standartlara dayalı Pekin Kuralları ile var olan BMÇHS den önce, 1961 yılında ASŞ da “Çocuklar ve gençler, uğrayacakları bedensel ve manevi tehlikelere karşı özel korunma hakkına sahiptir.” şeklindeki 7 inci madde,görüldüğü gibi sosyal koruma ve hukuksal,ekonomik korumayı aileleri birlikte öne çıkarmaktadır.
Fakat görev,yükümlülük ve sorumlulukla aileleri dahil güçsüz ve savunmasızlar açısından sosyal,ekonomik ve hukuksal korumaları içeren toplam 31 haklar ise halen sosyal hizmetler adına engellenmektedir.Keyfiliklerle birlikte ilkeleri de anlamsızlaştırmaktadır. Sosyal Çalışma Görevlisi dahil bu şekilde ki araçsallaşma ile söz konusu araçların yozlaşmasına neden olup sistemin de çürümesine yardım edebilmektedir. Çürük limonun,sandıkda ki tüm limonun çürümesi gibi benzer ve acıtıcı durum ortaya çıkmaktadır.
Yine bilindiği gibi 1948 yılında Birleşmiş Miletler Genel Kurul tarafından İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” ile yeni bir insanlık öyküsünü başlattı.1990 larda Almanya da duvarın yıkılmasıyla Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (Office of the United Nations High Commissioner for Human Rights, OHCHR),insan haklarının desteklenmesi ve korunması için 1993 yılında yapılanmıştır.
Bu yapılanma ile çeşitli yayımlar arasında 1994 yılında özellikle “International Association of Schools of Social Work /IASSW)/Uluslararası Sosyal Çalışma/Sosyal Hizmet Okulu” birlikteliği ile “International Federation of Social Worker IFSW/Uluslararası Sosyal Çalışmacılar Federasyonu” tarafından hazırlanmış “Human Rights and Social Work”İnsan Hakları ve Sosyal Hizmet/Çalışma” el kitabı ilk yayındır. “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” ve “Avrupa Sosyal Şartı” bağlamında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından insan haklarının korunması ve gelişmesi amacıyla „sosyal çalışmacı/sosyal hizmet uzmanlarına“ yönelik 1991 tarihli kararında yansımasıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin birlikte ele alındığı Avrupa Sosyal Şartı’nın 14. maddesininde öne çıkan sosyal hizmetlerden yararlanma hakkının da karşılığıdır. Bu yönde 1967 de ki kararların da devamıdır.
BM de 1994 yılında IFSW ve “Human Rights and Social Work”İnsan Hakları ve Sosyal Hizmet/Çalışma” el kıtabı ise ancak 2004 yılında SDUDER tarafından Türkçe ye çevrilmiştir. Her yıl için IFSW tarafından duyurulan temalar dahil uyum ve tutarlığıda önemli kılmaktadır.Ayrıca Avrupa Konseyi tarafından önemli kararların Türkçe ye 2020 yılında kadar çevilmemesi de hüzünlü ve körleştirilmiş gerçeklerdendir. Bu gerçeklikle birlikte IFSW tarafından sosyal hizmetlerin tanımını 2014 yılında güncellenmiştir. Kişi ve kurumlara yönelik sosyal iyilik/esenlik (well-being) boyutu insan haklarını da özellikle görev ve sorumlulukla vardır.
Almanya dahil Kıta Avrupasında kurumlara yönelik “iyilik hali/ esenlik” ayrıca tanıma eklenmiştir. 2018 yılında ise “sosyal hizmet etik ilkeleri” de güncelenmiştir.Dolayısıyla IFSW tarafından 2018 tarihli “Küresel Sosyal Hizmet Etik İlkeler Beyanı” ’da görüleceği gibi sosyal hizmet uzmanlarının/sosyal çalışmacılara yönelik bir görevi öne çıkarmaktadır. Bu metin ise 2024 yılında SHUDER İzmir Şubesi Başkanın Tufan Fırat Yüksel tarafından Türkçe ye çevrilmiştir.
İnternet oramın da ulaşmak mümkündür. Kısaca metinde görüleceği gibi mümkün olan en yüksek “mesleki dürüstlük” standartlarına yönelik çalışmaları için kapsayıcı bir çerçeve görev açıklanmıştır. Bu etik ilkeleri ise “İnsanlığın Doğuştan Onurunun Tanınması”,“İnsan Haklarının Geliştirilmesi”, “Sosyal Adaleti Teşvik Etmek “ arasında ayrıca “ Ayrımcılık ve Kurumsal Baskıya Karşı Mücadele” ,”Çeşitliliğe Saygı” ,”Adil Kaynaklara Erişim”,”Adil Olmayan Politika ve Uygulamalara Karşı Mücadele” ; “Dayanışmayı İnşa Etmek” ; “Katılım Hakkının Teşvik Edilmesi “Gizliliğe ve Mahremiyete Saygı” gibi ilkeleri öne çıkarmaktadır.
Devamı olarak “İnsanlara Bir Bütün Olarak Davranmak (bütünsellik)”,” Teknoloji ve Sosyal Medyanın Etik Kullanımı “; “Profesyonel Dürüstlük” şeklindeki ilkelerin karşılığın bulunması da gerekmektedir. Doğru bilgi ve doğru gerçeklik ve de dürüstlük çocuk hakları ile doğrudan da ilgilidir.Çocukların üstün yarar ilkesi ve esenliğinin gözetilmesi gibi bir görev ve sosyal ortam ve yaşam koşullarına yönelik sosyal inceleme raporu ve dikkat edilmesi için bu yönde ki görev ise önemli,görevlerdendir.İnsan haklarının geliştirilmesi açısından sosyal adalete yönelik “sosyal hizmetlerden yararlanma hakkının”, birlikte ele alınıp, doğru bilgi ve doğru gerçeklikle korunması gibi görevde öne çıkarmaktadır.
Ancak 26.Şubat 2025 tarihinde ki 9528 sayılı “Cumhurbaşkanı Kararın” da “ Enaz ortaöğretim kurumların mezun olanların “ Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında öne “sosyal hizmet personeli” ünvanı ile yer alması ve ortaya çıkan hukuksal boyut dahil eylem aynı zamanda akademi dünyası dahil sosyal hizmetler bakışı için de bir sınavdır.2025 yılı aynı zamanda “Aile Yılı” olarak ele alınmaktadır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının özelliği ve 18.Mart.2025 tarihinde kutlanacak olan Dünya Sosyal Çalışma/Sosyal Hizmet Günün de ki “well-being” dahil Türkçeye çeviri boyutunun yanı sıra IFSW tarafından söz konusu etik ilkelerin birlikte değerlendirmesi de gerekmektedir.
Sosyal çalışma yöntem ve araçlar açısından 1967 yılından beri eğitim dahil sosyal çalışmaya yönelik kararlar bağlamında 1991, 2001 yıllarında ki insan hakları ile ilgili bir görev sosyal çalışmacıları da öne çıkarırken diğer mesleklerden ayrışmaktadır.Ayrıca Türkiye de ki örgün eğitim kapsamında Universiteler de ki 68 sosyal hizmet bölüm başkanı arasında sadece 17 si sosyal hizmet konusunda eğitim almış öğretim görevlisidir.Dolayısıyla bu bilgi ve gelişmeler bağlamında Türkiye de bu hafta kutlanan sosyal hizmet/sosyal çalışma günü , insanlık için buruk ve acı bir gündür.
Böyle bir eğitim ise sosyal hizmetlerin ve uygulamaların temel bir sorunudur. Bu bakış işsiz sosyal çalışmacıları geliştirirken etik ve değerler yerine çalışanların bir “iş “olarak bakılması kendi mesleğinin de uzaklaşmasına neden olabilmektedir. Kamusal açıdan “post hayırseverlik” bu şekilde sosyal hizmetler zannedilmesine yardımcı olabilirken sorunun diğer önemli parçası olabilmektir.Bazıları arasında en geç beş yılı içinde mesleksel idaaleri ve hedeflerini de zaman zaman kaybederek bir vicdan körleşmesi ile başetmek çalışanları da etkilemektedir. 2005 yılından beri kara lekelerle sosyal çalışma görevlisi dahil süre gelen karmaşa ile oluşan sorunlar aslında çözümleri de birlikte içermektedir.Bilgi dahil gerçekler karşı korku ve yüzleşme herşeyin de önüne çıkabilmektedir.
Sonuç olarak bu bilgiler ve yetkinlikle evrensellik ve hak sahiplerinin yanında olması amacıyla sosyal hizmetler karşı saygı önceliktir. İnsan hakları,çocuk hakları ve sosyal hakların korunması gibi göreve bağlı olarak halen uzaklaşmış olan sosyal hizmetlere bakış ve dünyada karşılığı olmayan araçsallaşma ile uygulamaların da bir gün sona erdirilmesi umuduyla iyi günler.19.03.2025
SHU Nihat Tarımeri