
Türk Hukukunda Evlat Edinme ve Koruyucu Ailelerin Evlat Edinme Hakları, Uygulamada Bu Konuda Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Türk Hukukunda Evlat Edinme ve Koruyucu Ailelerin Evlat Edinme Hakları, Uygulamada Bu Konuda Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Türkay Asma
Avukat, Asma Hukuk Bürosu, turkayasma@hotmail.com
Merhaba,
Ben Avukat Türkay ASMA. 1963 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum. 1964 yılından bu yana ağırlıklı olarak Çocuk Hakları odaklı çalışmalar yürüttüm. Bu amaçla çocuklar için kurulan birçok derneğin kurucu üyesi oldum ve yönetiminde görevler aldım. Bunlardan biri de Koruyucu Aile ve Evlat Edinme Derneği’dir (KOREV). Sayın Prof. Dr. Neşe Erol ile birlikte, bu alanda çalışan uzmanlar ve birkaç aileyi de yanımıza alarak kurduğumuz bu dernek bizden sonra iş başına gelen genç, çalışkan, yetenekli yöneticiler aracılığıyla büyüdü ve gelişti. Bu süreçte daha yararlı olabilmek için kendi alanında çabalar gösteren üyeleriyle birlikte, güçlü ve uyumlu çalışmaları sonucu evlat edinmek ve koruyucu aile olmak çabasını gösteren ailelerin sorunları, birlikte daha güçlü bir sesle ve deneyimle çözülmeye başlandı.
Bu gelişme bizi Türkiye’de Devlet koruması altına alınan çocukların bir sivil toplum örgütünün desteğine ne kadar çok gereksinim duyduğu gerçeği ile yüzleştirdi. Çünkü tüm dernek üyelerimiz ve yöneticilerimiz başta Devlet koruması altına alınan çocuklar olmak üzere her çocuğun sevgi dolu bir ailede belirli bir refah düzeyinde, bir birey olarak hakları verilerek yaşatılmalarının ve büyütülmelerinin ne denli gerekli olduğu bilinci ile çalıştılar. Bu bilinçle çalışmalarımızı yürütürken önemli zorluklarla karşılaşıyoruz. Süreç içerisinde, çocuğu aileye ait bir mülkiyet unsuru olarak gören ve bu nedenle çocuk üzerinde sınırsız tasarruf hakkına sahip olunduğu düşüncesine dayanan yerleşik anlayışla, önyargıyla mücadele ediyoruz. Bu düşünce biçimlerini dönüştürmenin ne kadar güç olduğunun farkındayım. Ancak yılmadık, yılmayacağız, çalışmalarımıza kararlılıkla devam edeceğiz.
Konuya bir hukukçu gözü ile genel olarak baktığımızda ise ülkemizin, çocuğu bir birey olarak kabul ettiğini, başta yaşam hakkı olmak üzere gelişim, korunma, katılım hakları verilerek, yararı korunarak sevgi dolu bir ailede belli bir refah seviyesinin üzerinde büyütülmesini sağlayacak tüm uluslararası sözleşmeleri kabul edip imzaladığını, bununla yetinmeyerek bu sözleşmeleri TBMM’de kabul ettirerek ve resmî gazetede yayımlatarak kanunların üstünde bir yer ve değer verdiğini görüyoruz (Anayasa Madde 90). Aynı hassaslığı çocukları ilgilendiren yasal düzenlemelerde de gösterdiğini çağdaş ve gelişmiş ülkelerin bu konudaki yasalarını, hükümlerini iç hukukumuza uygulamaktan çekinmediğinin farkındayım. Bu anlamda Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) değişiklikler yapıldığı gibi, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK) kabul edilmiş, Aile Mahkemeleri kurulmuş ve Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) çocuk yargılamasında değişlikler ve yenilikler yapılmıştır. Ne yazık ki, bütün bu kapsamlı mevzuatımıza rağmen 63 yıllık meslek hayatımda uygulamaların bu mevzuata uygun olarak yürütüldüğünü rahatlıkla söyleyebilecek konumda değilim. Hukukun, bir normlar bütünü olarak öngördüğü amaçlara uygun biçimde uygulanabilmesi için, yasa koyucunun bu düzenlemeleri hangi temel ilke ve ihtiyaçlara dayanarak oluşturduğunu kavrayabilen nitelikli bir hukukçu kadrosuna ihtiyaç vardır. Ancak ülke genelinde hukuk eğitimi veren kurumların sayısındaki hızlı artış ve bu kurumlardan mezun olan çok sayıda kişinin, yeterlilik ölçütlerine dayanan kapsamlı bir değerlendirme sürecinden geçirilmeden ilgili alanlarda görevlendirilmeleri, çocuk haklarına ilişkin yasal süreçlerin mevzuatın öngördüğü şekilde hayata geçirilmesini güçleştirmektedir.
EKTE DEVAM EDECEK 7 Türkay Asma- kitap dökümanı (2)




