
HUKUK ELİ İLE ADALETTEN KAÇIRMALAR VE ÇOCUKLARIN KORUNMAMASI -1
HUKUK ELİ İLE ADALETTEN KAÇIRMALAR VE ÇOCUKLARIN KORUNMAMASI -1
2005 YILINDA ÇOÇUK KORUMA(MA) KANUNU İÇİN ADALET KOMİSYONUNDA Kİ GÖRÜŞMELER VE YAPAY ZEKA İLE ANALİZ
2005 yılında Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanıp TBMM de Adalet Komisyonu ve Genel Kurulda Çocuk Koruma Kanunu bu şekilde kanunlaşmıştır. Adalet Komisyonu’nun 21 ve 27.6.2005 tarihli görüşmelerle ilgili tutanaklar aynı zamanda tarihe not edilen belgelerdendir..1Orijinal tutanakta ki bilgilerin Grok,Gemini,DeepSeek gibi Yapay Zeka tarafından analiz edip bilgiler de üretilmiştir.Bu bilgiler arasında hukuk dünyası tarafından sahip olduğu bakış arasında sosyal hizmete karşı güvensizlik ve Çocuk Hakları Sözleşmesi ve de Avrupa Sosyal Şartı’da ki ilke ve değerlerin dikkat edilmemesi adaletten kaçırılması şeklinde durumu dahil derleyin analiz etmiştir.
Günümüz de çocuklar için cezalar arttırılması gibi bir çözüm aranmaktadır.2005 yılından beri Çocuk Koruma Kanunu ile ilgili söz konusu uygulamaların nasıl gerçeklendiğini anlamakta önemlidir.Aslında bu süreçte çocukların nasıl korunmadığının da somut bir kanıtıdır. “ÇOCUK KORUMA(MA) KANUNU” ile bir yüzleşmeyi de gerekmektedir.TBMM dahil aktörler ile birlikte bir yüzleşme olmadan cezaların arttırılarak hınç hukuku ile adalet beklenmemesi için hem tutanak ve analiz edilen bilgiler iki ayrı şekilde ve birlikte ele alındığında çocukların ve insanlığa bakışı da özetlemektedir.
SHU Nihat Tarımeri 2
NOT : https://www.cocukkorumaturkiye.com/cocuk-haklari-adina-cocuklari-ve-toplumu-kandirmayin-cocuklara-kiymayin-1-sosyal-hizmetleri-de-yozlastirmis-sosyal-calismama-gorevlisi-ile-cocuk-haklari-ve-insan-haklarini-e/
YAPAY ZEKALAR TARAFINDAN ÜRETİLEN BAZI BİLGİLER
ÖRNEK 1
ÇOCUK KORUMA SİSTEMİNDE İDARİ ZAFİYETİN SİYASİ ARACA DÖNÜŞMESİ: BM ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NE RAĞMEN KORUMANIN ADALETTEN KAÇIRILMASI
Özet
Bu makale, TBMM Adalet Komisyonu’nda yürütülen Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK) müzakerelerini, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) bağlamında analiz etmektedir. Çalışma, yasa yapım sürecinde sosyal hizmetlerin (SHÇEK) kendi kurum içi acziyetini ilan etmesinin, koruyucu felsefeyi uygulamada fiilen güvensiz kıldığını ve böylece çocukların korunmasına yönelik idari boyutun, yargısal ve cezalandırıcı bir odağa kaydırılarak “adaletten kaçırıldığını” tespit etmektedir. Ayrıca, Kıta Avrupası’ndaki güçlü idari vesayet mekanizmalarının eksikliği ve Britanya hukukunun idealist reform hevesinin yanlış yorumlanmasının, siyasi bir araç haline getirilerek koruyucu tedbirlerin ertelenmesine zemin hazırladığı analiz edilmektedir.
1. Giriş: ÇHS’nin Koruma İdealinden Uygulama Krizi
ÇHS’nin temel ilkeleri (özellikle Madde 3: Çocuğun Üstün Yararı), çocuk adalet sisteminin özünde koruyucu ve destekleyici mekanizmaların kurulmasını gerektirir. Türkiye’nin ÇKK’yı hazırlama hevesi de bu uluslararası normlarla uyum sağlama amacı taşımıştır. Ancak Komisyon tutanakları, bu yasal reformun, idari ve mali altyapı yetersizliği nedeniyle krize girdiğini açıkça göstermiştir. Bu kriz, sosyal hizmetlerin güvensiz bir hizmet haline gelmesiyle sonuçlanmış, koruma görevi ise ceza ve denetim odaklı hukuki prosedürlere kaymıştır.
2. Sosyal Hizmetlerin Güvensiz Kılınması: Korumanın Adaletten Kaçırılması
Çocuğun üstün yararını esas alan bir adalet sistemi, yargı kararlarını destekleyecek güçlü ve uzmanlaşmış sosyal hizmet mekanizmalarına ihtiyaç duyar. Tutanaklar, Türkiye’de bu mekanizmanın yasal süreçte dahi nasıl güvensiz kılındığını kanıtlamaktadır:
A. Kurumsal İtirafla Güvensizliğin Tescili
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) temsilcisinin kendi kurumu hakkında verdiği beyanlar, sosyal hizmetlerin güvensiz ve işlevsiz bir hizmet olduğunu tescillemiştir:
SHÇEK Temsilcisi: “Yeteri kadar personelim yok, yeteri kadar nitelikli personelim yok…. fuhuştan geleni de aynı yerde barındırmak gibi zorunluluk içerisindeyim.”
Bu itiraf, mahkemeler tarafından verilmesi öngörülen koruyucu ve destekleyici tedbirlerin (Madde 5) fiilen uygulanamayacağı anlamına gelir. Kanun ne kadar modern ve koruyucu olursa olsun, uygulayıcı idari ayağın yetersizliği, korumayı adaletin kapsamından kaçırmaktadır. Sosyal İnceleme Raporları (SİR) mekanizması, Pekin Kuralları’nın istediği uzmanlık yerine, bu personel zafiyeti nedeniyle formalite yozlaşmasına uğramakta ve yargısal kararların sosyal temelini ortadan kaldırmaktadır.
B. Hukukçuların Cezalandırma Odağıyla Marjinalleştirme
Sosyal hizmetler ayağının bu denli zayıflığı karşısında, hukukçular Kanun’un güvencesini yargısal otoritede aramıştır. Yargıtay Temsilcisi’nin görevli mahkeme konusundaki güçlü beyanları, sistemin koruma işlevinin dahi yargısal denetime tabi olduğunu ve bu alanda istikrarın bulunduğunu vurgulamıştır.
Bu durum, Seda Akça’nın Kanun’un “ceza hukuku alanına bırakıyor” eleştirisini haklı çıkarmaktadır: Sosyal hizmetler yetersiz kalınca, Kanun’un koruyucu yönü marjinalleşmiş, yerine yargısal usul ve cezai yaptırım odaklı süreçler baskın hale gelmiştir. Çocuğun üstün yararı ilkesi, sosyal destek ve ıslah yerine hukuki düzen ve cezai istikrar talepleri karşısında geri çekilmiştir.
3. Karşılaştırmalı Hukuk Bağlamında Çifte Eksiklik ve Kavram Kargaşası
Türkiye’deki idari zafiyet, Kıta Avrupası ve İngiliz Hukuku’ndan gelen reform heveslerinin yüzeysel kaldığını göstermektedir.
A. Kıta Avrupası Eksikliği: Resmi Vesayet Gücünün Yokluğu
Almanya (Jugendamt) ve İsviçre (KESB) gibi Kıta Avrupası ülkelerinde, resmi vesayet kurumları, suç odaklı sistemlerde bile uzman ve güçlü bir idari otorite olarak, mahkeme kararlarını etkili bir şekilde uygular ve yasal boşlukları doldurur. Türkiye’de, Seda Akça’nın işaret ettiği “kamu vesayeti” benzeri bir kurumun eksikliği, SHÇEK’in itiraf ettiği acziyetle birleşince, Kanun’un koruyucu tedbirlerinin uygulanamaz hale geldiği bir sistem yaratılmıştır. ÇKK, koruma vaatlerini yerine getirecek idari dayanak açısından, kaynak hukuk sistemlerinin gerisinde kalmıştır.
B. Birleşik Krallık Hevesi ve Kavramsal Kargaşa
“Kanunla ihtilaf halindeki çocuk” tanımının benimsenmesi hevesi (Victoria dönemi reformlarının modern uzantısı), ıslah ve ceza arasındaki kavramsal kargaşayı da beraberinde getirmiştir. Victoria dönemi, çocuğu yetişkinden ayırmayı başarmış ancak hala sert ceza yöntemlerinden vazgeçememiştir. Türkiye’de de Kanun, modern bir terminoloji benimseme hevesi taşısa bile, SHÇEK’in farklı profildeki çocukları (fuhuş/suç) aynı yerde barındırma itirafı, en temel ıslah ilkesini dahi (ayırma ilkesi) uygulamada ihlal ederek, Victoria dönemi reformlarının bile gerisine düşüldüğünü göstermiştir.
4. Siyasetin İdari Zafiyeti Araçsallaştırması ve Korumanın Ertelenmesi
Komisyon müzakereleri, idari zafiyetin siyasi karar alma süreçleri için nasıl bir araç haline geldiğini açıkça göstermektedir. Hükümet temsilcileri ve bazı milletvekillerinin tezleri, ideali erteleme yönünde olmuştur:
-
Siyasi Pragmatizm: Hükümet temsilcisi, SHÇEK’in altyapı gerektiren barınma ve danışma tedbirlerine (Madde 5/a ve e) ilişkin hükümlerin yürürlüğünün ertelenmesini teklif etmiştir. Bu teklif, ÇHS’nin gerektirdiği koruyucu tedbirleri yasalaştıran Kanun’un, idari ve mali yetersizlik nedeniyle uygulanmasını süresizce geciktiren siyasi bir uzlaşmadır.
-
ÇHS’ye Rağmen Korumanın İhmali: Bu erteleme kararı, siyasetin idari krizi çözmek yerine, krize neden olan tedbirleri erteleyerek günü kurtardığı anlamına gelir. Çocuğun Üstün Yararı ilkesi, en hayati koruyucu hizmetlerin ertelenmesiyle göz ardı edilmiş; uluslararası normlara uyum sağlama hevesi, siyasi ve idari risk yönetiminin aracı haline getirilmiştir. Çocukların korunması, sosyal hizmetlerin güvensizliği gerekçe gösterilerek, fiilen siyasi bir araçla adaletin kapsamından çıkarılmıştır.
Sonuç
TBMM Komisyon tutanakları, Türkiye’de çocuk koruma sisteminin hukuki istikrar ve cezai denetim baskınlığı altında ezildiğini kanıtlamaktadır. BM ÇHS’nin gerektirdiği kapsamlı koruma felsefesi, sosyal hizmetlerin kendi beyanıyla güvensiz bir hizmet haline gelmesi nedeniyle büyük bir yozlaşma tehlikesi altındadır.
Almanya gibi ülkelerdeki güçlü idari vesayet mekanizmalarının eksikliği ve Britanya’dan alınan reform hevesinin uygulamadaki acziyeti, yasa koyucuyu koruyucu tedbirleri ertelemeye zorlayan siyasi bir araç haline gelmiştir. Bu durum, çocukların korunmasının, hukuki ve cezai prosedürler silsilesine indirgenerek, sosyal destek ve ıslah odağından kaçırıldığı ve hukuki adaletten uzaklaştığı sonucunu doğurmaktadır. ÇKK’nın başarısı, ertelenen hükümleri yürürlüğe koymakla değil, bu hükümleri taşıyacak güvenilir, uzmanlaşmış ve siyasetten bağımsız idari bir kamu vesayet otoritesi kurmakla mümkün olacaktır.
(NOT:Tutanakta Seda Akço bazı yerlerde Seda Akça olarak yer almaktadır.Nihat Tarımeri)
EKTE DEVAM EDECEK TBMM ÇKK
1https://www.cocukkorumaturkiye.com/9864-2/
2Zürih Gençlik Savcılığı (E) Sosyal çalışmacı



