
Prof. Dr. Faruk EREM ve 1940’lardaki “Suçlu Çocuklara” bakışla yargı reform stratejisi belgesi için yüzleşmek
Bilindiği gibi 2.Eylül.2019 tarihinde yapılan adli yılın açılışında ele alınan Yargı Reform Strajesi Belgesi de gündeme gelmiştir. Bu belgenin 76 .sayfasında çocuklarda ele alınmıştır. 2005 yılından beri Türk Ceza Kanununun (TCK) 31. Maddesi ve Çocuk Koruma Kanunu(ÇKK) ile söz konusu uygulamalarla her sene 500 bin çocuğun başta “suça sürüklenen çocuk” şeklindeki garabet tanımla ve beraat dahil soruşturma sürecinde masumiyet karinesi aykırılıkla lekelendirildiği bir durum ortaya çıkmıştır. Çocukların korunması, himaye edilmesi ile gençlik suçluluğu açışından yeryüzünde karşılığı olmamasına rağmen çocuk ağır ceza mahkemesinin kurulması dahil hala çocuk ve gençlerin yarısının genel mahkemelerde yargılandığı durum “ADALET” ve hukuk adına hala söz konusudur.
Özellikle çocuk koruma adına yine “sosyal çalışma görevlisi” gibi garabet tanım ile sosyal iyileştirme ve sosyal hizmet yöntem ve araçlar için öne çıkarılan ve de sosyal hizmet eğitim konunda eğitim almamış psikolog,sosyolog veya “çakma” pedagog gibi kendi meslekleri dışında ki kişileri de benzer kılmıştır.Bu bakışla hala 12 yaşındaki bir çocuğun korunması ve/ya her hangi bir şekilde suç işlemesinin engellenmesine yönelik tebdirler için bilim ve tekniğe dayalı uygulamalar bir asırdan beri söz konusu olup insanlığa bakış içi de ister Anglo-Sakson ister Roma Hukuku açısından çocukların korunması özellikle önemlidir.Bu bakış ve amaçla çocukların korunmasına yönelik yarar ve esenliğe ulaşım için ise örneğin 1907 tarihinden beri “sosyal inceleme raporu” ile bir araştırma temel bir araçtır.Çocuğun özellikle mülkün olmasını engellemek amacı dahil İsviçre Medeni/Yurttaş Kanunu (ZGB) da ki düzenlemenin 1926 yılında bir iki madde dışında “Türk Kanunu Medeni” ile aynen uyarlanmış olması aynı zamanda iki ülke tek kanun gibi bir özelliği de öne çıkarmıştır. Genç Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk Devrimleri açısından bu vizyon bakış ile Türkiye Cumhuriyeti Batı ülkelere arasına da dahil edilmiştir.Özellikle de Ayrdınlama süreci dahil insanlık tarihinde kişilerin özgür ve eştit kılınması bağlamında eğitim dahil hukuksal zorlu bir dönüşüm süreci de söz konusudur.Bu zorlu süreçte hayırseverlik gibi kişilerin korunması ve dayanışma için söz konusu uygulamalar günümüzde sosyal hizmetlere bir hak olarak dönüşmüştir. Gelişmeler ve amaçla eğitim ve ayrıca kurulmuş sosyal dairelerin parçası olan resmi vesayet kurumlarından ve idare tarafından bir raporlama hukuk ve ceza usül açısından da öncelik olmuştur.Sistem ve yapılar açısından aynı zamandan yargısal ve idare açısından bir ilişki ve yapıyı da önemli kılmaktadır . Çocukların korunması ve gençlere yönelik adil ve adaletli davranılmasına yönelik gelişmeler ve bu uygulama hem Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin (ÇHS) .3 ve 40. maddelerine de yansıtılmıştır. Sözleşme 7.5.2004 tarihinden itibaren iç hukukun da bir parçasıdır.Yapılamalara da yönelik ÇHS’nin ve daha önce BM kabul edilmesiyle ön sözde de yer verilen asgari ölçüler için öne çıkarılan Pekin Kurallarının arasında sosyal araştıma 16 ve profesyonelleşme ile ilgili 22. Maddeler bağlamında söz konusu olan “sosyal inceleme raporunu (SİR) adil yargılama açısından önemli kılmaktadır.
Çocuklara adil ve adaletli davranılması açısından böyle bir tarihsel süreçte Türkiye de ancak Kasım 1979 yılında çocuk mahkemelerinin kurulmuş olmasına yönelik düzenlemeye adalet bakışında bir resmidir.Üstelik bu düzenlemeye rağmen ancak görüldüğü gibi 1987 yılında ilk mahkeme ise Ankara da kurulmuştur. On beş yaşını doldurmayan çocuklara yönelik sınırlı bir uygulama ve de sınırlı sayıdaki mahkemeler ile cezalandırılma mümkün kılınmıştır. 2005 yılına kadar 15-18 yaş arasındaki gençlerin genel mahkemelerde yargılanması ise acı gerçekler arasındadır.Avrupa Birliği ile ilişkiler bağlamında 2005 yılından beri çocuk ve çocuk ağır ceza mahkemelerinin ise hala Türkiye de yayınlaştırılmaması ve buna bağlı olarak çocuk ve gençlerin yarısının genel mahkemeler tarafında yargılanmaları dahil lekelendirilmesinin hala mümkün kılınması günümüzde önemli acı gerçeklerdir..Bu yöndeki tepkisizlik dahil bu gerçeklerle söz konusu olan TCK/ 31 ve ÇKK buna dayalı olarak bu reform ve de adalet adına öne çıkan bu belgede sadece 12-15 yaş grubu için bu bakışla çocukların alınlarına/yüzlerine yapıştırılan lekelerin temizlenmesi bu belge de görüldüğü gibi yeterli kılınmaktadır.
Aslında Dünyada ve ABD de ilk kurulan “Gençlik Mahkemesi” ile cezalandırma yerine korunmayı ve tedbirleri öne çıkaran böyle bir bakış ve yapının Türk hukuk dünyasında çocuk mahkemeleri şeklinde adlandırılması ve yapılanma zaman zaman bildiğiniz gibi gündeme gelmiştir. Böyle bir süreçte çocuk mahkemeleri günümüzde hala sınırlı olarak ele alınmıştır.
Bilim dahil her hangi bir sorunu çözmek ise önce yetkinlik ve bu yönde ki bilginin özünü anlamakla başlar. Diğer bir deyimle kök sebebi bilinmeyen sorun çözülemez.2005 yılından beri söz konusu olan ÇKK ile ilgili süreçte karşılaştırma bilim ve teknik açıdan gerekmektedir. Genç Türkiye Cumhuriyetinde 1926 yılında kabul edilen ve yurttaşlık/medeni kanun açısından 1907 tarihli ve 201 sayılı halen yürürlükte olan İsviçre Yurttaş/Medeni Kanunu (ZGB) birkaç madde dışında uyarlanmış “Türk Kanunu Medenisi” ile Osmanlı Devlet döneminde tercüme edilmiş olan ve 1889 tarihli İtalya (Zanardelli) Ceza Kanununu aynen uyarlamış 765 sayılı Türk Ceza Kanunun çocuklar için de önemlidir.Bu kaynaklıkla Türkiye ‘ nin de sahip olduğu Roma Hukuku sistem ile birlikte kaynak kanunlara yönelik ülkelerdeki gelişmeler ve yapılar için de önemlidir. Öncelikle İtalya ve İsviçre de ki yasal düzenlemelerin yanı sıra 1926 yılından beri Türk hukuk dünyası için geçmiş ve hafızıyı da öne çıkarmaktadır. Genç Türkiye Cumhuriyeti yapılanmasında adalet ve hukuka bakış ve de eğitim için Kıta Avrupası gönderilen hukuk dünyası insanları aynı zamanda Atatürk Devrimlerinin de anlaşılması içinde önemlidir. 1929 Büyük Ekonomi Krizi nin yanı sıra 2.Dünya Savaşının yansımalar arasında yoksulluk dahil çocuklar arasında suçlu çocukların İstanbul dahil büyük şehirlerde görünür olması Türk Hukuk ve Tıp Dünyası açısında kısmen olsa da 1940 yıllar önemli olmuştur.
Günümüzde ÇHS dahil Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi,Avrupa Sosyal Şartı gibi sözleşmelerin 7.5.2004 tarihinden beri iç hukukun parçası olup Avrupa Birliği ile ilgili gelişmeleri de içeren böyle bir süreçte söz konusudur.Sosyal adalet dahil adalet adına ve hukuk devlet özelliği bağlamında hem ceza hukuku hemde medeni /yurttaş hukuku açısından ise üsül önemlidir. Çocuklara yönelik adalet konunda cezalandırmanın arttırılması dışında zaman zaman öne çıkan “suçlu çocuklar” ise hala sınırlı bir şekilde ele alınmıştır.
1940 lı yıllarda Türk Hukuk dünyası açısından ele alınan suçlu çocukların karşılaştırma hukuk ve gelişmeleri sınırlı şekilde ele alanlar arasında ise görüldüğü gibi Prof.Dr. Faruk Erem’dir [1](1913-1998). “Suçu kazıyınız altından insan çıkar” veya “merhamet adalet değildir” şeklindeki anlamlı sözleri ceza hukuku açısından hümanist doktrininde öncüsüdür. Edebiyatçı özelliği ile birlikte ceza hukuk ve savunma açısından çeşitli yayınların arasında 1940 yılında “Hukuk İlmini Yayma Kurumu” tarafından “Telif ve Tercüme Serisi;11” olarak “Dr.Faruk Erem,Ankara ve Brüksel Hukuk Fakültelerinden mezun,”Ceza Hukuku Önünde SUÇLU ÇOCUKLAR” başlıklı çalışma önemli örneklerden birisidir.[2] Dijitalleşmiş ve ek olarak yer alan eser çocuklara ve ceza hukukuna yönelik baş eserler arasındadır. 1940 yılında yayınlanan kitap ve dönem için nüfus sayıma göre 17.820.950 kişini yaşadığı bir Türkiyedir. Değerli ve önemli eser önsöz ile birlikte 82 sayfa ve beş bölümü içermektedir. Önsöz 3-5 sayfalar arasında olup birinci bölüm “Çocukları suç işlemeye sevkeden amiller” 5-11 sayfada ele alınmıştır. İkinci bölüm “Çocuk suçlarının önleyici tedbirler”(Sayfa 11-32).;üçüncü bölüm “Çocuk mahkemeleri”(sayfa 32-66);dördüncü bölüm “Çocuk ıslah evleri”(sf 66-80) ;beşinci bölüm ise “ Suçlu çocukların memnu haklarının iadesi” dir.Özetle ve kısaca ele alındığında dönemin Türkçesiyle günümüz deki Türkçe açısından oluşan bazı farklılığın giderilmesi için güncellenmeyi gerekme olup eserde ki bazı bilgiler aynı zamanda günümüzde ki bakış ve durum için de değerlendirme noktasıdır.
Bu özellikle de çocukların suç işlemeye nedenlerin ele alındığı “Ön söz”de ki kısımda ise Roma hukukunda yedi yaşından ufak çocuklar (infantes) fiilerinden dolayı ceza sorumluluğu şeklinde açıklamalar bunların arasındadır. Aynı zamanda İngiltere ve Anglo Sakson sistem konusundaki gelişmeler ve tanımlar için de ki uyum ve ortaklık ise Latince dili için önemli olup hukuk bilim kaynaklığı ve önemini de yansıtmaktadır. Bu önemle ve gelişmeler bağlamında çocuklara yönelik sorumluluk yaşı dahil ele alınan ön sözün sonunda “Bu izahattan çıkan netice şudur;İrade çocukların suçluluğu ile büyüklerin mücrimliği arasında ki farkları yaratan unsurlardan biridir.Bundan başka içtimai amillerin çocuk suçluluğu üzerindeki tesiri inkar etmiyecek bir hakikattır.Çocuğun işlediği suç en az yüzde doksan nisbetinde ,ailenin ve daha geniş bir tabirle muhitin suçudur.Çocuk suç işlemez ,Suçun ikaına vasıta edilir. Bize çocukların işledikleri suçların mes’ulleri çocukları ahlaki bakımdan düşkün bir muhite atan tabiat ile ,onları bu muhitten kurtaramayan cemiyettir sf.4” şeklinde ve suçlu çocukların suç işlemeye yönelmesine neden olanların ise sosyal ortam ve bunları kurtarmayan toplumdan kaynaklandığının özetlemesi ile öne çıkan bakışın hala günümüzde bu noktaya gelinmediğini ve bunun nasıl engellediği için de önemli özettir.
Suç işlemeye neden olanların ele alındığı birinci bölümde kişisel ve aileyi de içeren sosyal sorunlar bu kitapta ele alınmıştır. Neden konusunu dert edenler tarafından bazı bakış ve gürüşlere yer verilmiştir.1929 Dünya ekonomik kriz açısıdan ve sosyal gelişmeler bu bilgiler arasındadır. 1936 yılındaki çocuk mahkemesi tarafından yayınlanmış makaleden bazı kısımlar da ki açıklamalar için de önemlidir. Bu nedenler bağlamında ortaya çıkan çocuk suçlarını engellemeye yönelik tedbirler ise ikinci bölümünde ele alınmıştır.Bunların arasında örneğin “Ceza hukuku suça karşı açılan mücadelenin muvaffakiyetini temin eden içtimai vasıtalardan yalnız birisidir.Ceza hukukunun aczini ,ceza knunlarının suça karşı çare olarak telakki edildiği devrilerde,suç adedinin artması pek bariz şekilde isbat etmiştir. Ceza kanunları suç işledikten sonra müdahale ederler.Hatta bunun böyle olması adalete en uygun şekildir.Yapılacak şey ceza mahiyetinde olmıyan ,binaenalyh ceza hukukunun ana prensiplerine tabi tutulamayacak ,suça karşı diğer bir mücadele şekli yaratmak icap eder.Bu mücadelenin suçtan evvel açılması ve bir şahsın suçlu hale gelmesine mani olunmalıdır.Bu gayeyi temin edecek çarelere verilecek isim suçu önleyici tedbirlerdir.Bu tedbirlerin insanlara maddi ve manevi huzur imkanlarını vererek onların suç suç işlememek iradelerini takviden ibarettir.Muvaffakiyetli neticeler verdikleri takdirde tecziye tedbirlerini tatbik etmek külfetinden cemiyeti kurtaracaklardır.Bu vakıalara müsteniden ,önleyici tedbirlerin lüzumunu hissettirdikleri sahalardan birisi de hiç şüphesiz çocuk suçluluğu alanıdır.Suçun önüne geçmek için yegane çare fenalığın köküne kadar inmek , yani çocuğun suç işlemeyecek vaziyette bulunduğu anda kendisile meşgul olmaktır. Ancak çocukların çağında bir kimsenin ahlaki üzerinde muvaffakiyetli bir salah eseri yaratabilir. Çocuğun ruhu daha henüz yumuşak bir hamur halindedir. Çocukları tanıyan kudretli bir el bu ruhu iyiliğe sevk edebilir. Bu sebeplere müsteniden evvela çocukları suç işlemekten menedebilecek önleyici içtimai çareleri ve sonrada bu tedbirlere rağmen çocuğun suç işlemesi halinde ta halinde tatbik edilecek olan cezai müeyyideleri göreceğiz Sf.12” özetlenmektedir.
1889 tarihli Zanerdelli İtalya Ceza Kanununu ve genç Türkiye Cumhuriyeti bağlamında aynen uyarlanan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile cezalandırmaya yönelik bakış aynı zamanda 1930 terk edilmiştir. Kaynak kanun açısından söz konusu dönüşüm Türkiye içinde önemlidir. Bu gelişmeler ve Brüksel’ de ki akademik eğitim bağlamında “suçlu çocuklar” açısından ayrı bir şekilde ele alması ve öncülük bu kitabı daha da önemli ve anlamlı yapmaktadır. Çocuk suçlarının önlenmesi için dinsel öğretiden dünyevileşmeye yönelik Pozitif hukuk açısından gelinen nokta ve dönem özelliği aynı zamanda cezalandırmanın yerine önleyici tedbirleri de öne çıkarmıştır. Bu bölümde ve birinci kısımda “İçtimai Kanunlar ve Suçlu Çocuk” başlık altında ele alınmıştır. Diğer bir deyimle “sosyal kanunlar” ve “suçlu çocuklar” için birliktelikle “İçtimai/ Sosyal kanunlar” ceza hukuk açısından öne çıkarılması bu öncülük arasındadır.Sosyal boyut açısından “Suçun sıhhatinin himayesi” ve “Çocuğun ahlakının himayesi” şeklinde “himaye” diğer bir deyimle korumayı da içeren önlem suçlu çocuklar için tebdiri alt başlıklarda ele alarak öncelik yapmaktadır. Farklı ülkelerden örneklere de yer verilmiştir. Örneğin Türkiyede ki gelişmeler açısından 21.11.1937 tarihli haberde “Adalet suçlu çocukları cemiyette kazandırmak için yeni bir adım attı.Edirnede yapılacak yeni bir hapishanede suçlu çocuklara mahsus bir islahane vücuda getirdi.Sf 16 “ şeklindeki bilgiye de görüldüğü gibi yer verilmiştir.İlk islah evinin nasıl kurulduğunun öyküsüdür. Ayrıca “Fakat çocuk ve Gençlik sessizliğinden doğabilecek mahzurları kavrayan ve bu sahada tedbirleri müracaat eden memleket Almanya’dır. Almanya’da bu sahada işsizliğe karşı mücadele 1932’de başladı. Binlerce genç çocuk ihdas edilen ihtiyari derslerden istifade maksadile bir araya toplandı . Bu derslerin yegane gayesi genç çocukları işsiz denilen felaketten kurtarmaktır. Ilk iş kampları bu derslerin çerçevesi dahilinde tanzim olundu. Elde edilen muvaffakiyet çok büyüktü .Bundan cesaret eden hükümet 26 Haziran 1935 kanunu mevkii tatbike kodu. Bu kanuna göre 18 ile 25 yaş arasında bulunan her Alman genci (Reichsarbeiteienst) e yani rayşın mecburi iş servine girecektir. Bu teşkilatın gayesi, genç kız ve erkeklerin milli bir teavün fikri altında terbiyesi, el emeğni ile elle yapılan sanatlar hürmet fikrini beni gençliğe aşılamaktır.Bu teşekkürler cemiyet için faideli olabilecek işlerle meşgul olurlar. Bilhassa toprak ve tarla işlerini büyük bir ehemmiyet atfolunmaktadırSf.17”.Dolayısıyla dönemi açısından sosyal alana yönelik söz konusu tedbir ve uygulamalar ki örneklere yer verilmesi de önemli bir kaynaktır.
Yine ikinci bölümün ikinci kısmında “Ceza Kanunları ve Suçlu Çocuk” başlığı altında ele alınmıştır. Özellikle ve kısaca “Aynı esaslara istinad eden birkaç memleketin ceza kanunu tetkik edilecek olursa şu neticeye varılır; Çocuklara tatbik edilen cezanın faidesizliği ve ceza yerine terbiye ve islah sistemlerinin ikamasi lüzumu “ ile de Türkiye ve Belçikada ki düzenlemeler ele alınmıştır. “Türk Ceza Kanunu açısından çocuklar ile ilgili devreleri ele almış olup çocukların aileye teslim boyutu ve önemle 754 sayılı Türk Ceza Kanunda yer alan 53 ve 54. Maddeleri ele alınmıştır. Yeni İsviçre Ceza Kanununda öne çıkarılan maddeler ve bakış içinde bazı bilgiler dipnotta ayrıca yer vermektedir. A,B ve C Devreler şekilde ele alınan A devirle ilgili bilgiler arasında ise “..Çocuğun yeniden yeniden bir cürüm ikaı halinde evvelce 54 üncü madde mucibince kendilerine ihbarda bulunulmuş olan ebeveynin mahkum olacağı para cezasının yalnız azami haddi – ikiyüz lira- kanun tarafından tespit edilmiştir Binaenalyh cürmün ikaı halinde tediyesi icab eden miktarda çocuğu ailesine teslim eden hükümde değil, bu maddeye muhalefet halinde, fiilin vahameti ebeveyn veya vasinin nezaretinde ki kusur derecesi göz önünde tutularak bilahare tatbik olunacaktır. 53 maddenin ikinci fıkrası oslı olan İtalyan kanun bu bahse müteallik olan maddesi ile mukayese edilecek olursa bu iki tedbirden biri hakkında kimin karar vereceği hususunda teredütte düşülebilir. Filhakika kanunumuzda (mahkeme reisi)nden, İtalyan kanunda ise (hukuk mahkemesi reisi) nden bahsolunmaktadır. Bu farkın doğuracağı tereddütü 53 maddenin son fıkrası ile yine aynı maddenin ilk fıkrasını karşılamak suretiyle izale edebiliriz. Birinci fıkra on bir yaşını doldurmayan çocuk hakkında takibat yapılamayacağını ve ceza verilemeyeceğini bildirmiş olmasına nazaran, ceza mahkemesi reisi selahiyettar olamayacaktır.Binaenalyh müddeiumuminin talebi üzerine, hukuk mahkemesi reisi çocuk hakkında icra edeceğimiz tedbirlerden biri hakkında bir karar verecektir. Yalnız şurasını da unutmayalım ki on bir yaşını doldurmayan bir çocuk hakkında bu tedbirleri müracaat edebilmek, işlenen fiilin muayyen bir vahamet hududunu aşmış olmasile kabildir. Kanunumuz bu vahamet derecesini (kanunen bir seneden ziyade hapis veya daha ağır cezayı müstelzim cürüm ikaı) İtalyan kanunu (Kanunen müebbet veya muvakkat ağır hapis veya bir seneden az olmamak üzere hapis cezası müstelzim) bir fiil demek suretiyle tespit etmektedirler.Binaenalyh bu tedbirlerin tatbik edilebilmesi için işlerinden fiilin, kanunen en az bir sene hapis cezası ile cezalandırılacak bir cürüm olması şarttır.Sf 21-22” Dolayısıyla 2004 yılına kadar geçerli olan 765 sayılı TCK’nun küçükler başlığı ile ele alınan 53 ve 54 madde ile aynen uyarlanan Zanerdelli İtalya Ceza Kanunun aynı maddeler olması bağlamında söz konusu olan gelişmelerin yanı sıra ceza mahkemeleri yerine hukuk mahkemeleri konusundaki yetki açısından temel farklılık temel ve uygulama özellikle vurgulanmaktadır.Ayrışmayı ve çocuklar açısından bir direnç noktasını da yansıtan durum çocukların Medineden/medeni/koruma açısından önemlidir. Bu durum halen geçerli olan bakış,yöntem ve araç açısından belirleyici olan TCK.31 madde içinde ayrıca önemli bir değerlendirme noktasıdır.Bu duruma ve ayrıma yönelik yeni kabul edilmiş olan 1937[3] tarihli İsviçre Ceza Kanunu içinde geçerli bir örnek olup bu boyut ayrıca yer verilmiştir.
Ayrıca B Devresinde ceza sorumluluk yaş ve temyiz kudreti önemli bir şekilde öne çıkmaktadır “Temiz kudreti işlenen bir fiilin iyi veya kötülüğünü takdir edebimlek kudret ve melekesidir.Bu melekenin çocukta yavaş yavaş tekamülü diğer bir kudretin tedrici inkişafı ile birliktedir. Bu meleke iradedir. İrade temyiz kudretinin kötü diye vasıflandırdığı fiili işlememek imkânını faile verir…Fakat şuasını da işaret edelim ki(Dubium pro reo) kaidesi mucibince temyiz kudretinin mevcudiyeti hakkında şüphe olunduğu takdirde bu şüphenin maznunun[4] lehine tefsir edilmesi icap eder. Eğer mahkeme çocuğun temyiz kudreti ile hareket etmiş olduğuna karar vermiş ise kanunun cezanın tenzil edileceğine dair olan ahkamı umumi bir kaide olarak tatbik edilecektir. Suçlu çocuk hakkında 54 maddenin 1 2 ve üçüncü fıkralarına tevfikan bir ceza verebilmek için her şeyden evvel çocuğun temyiz kudreti ile hareket etmiş olduğunun tespiti icap eder.Binaenaleyh suçun isnadı meselesinin esaslı bir unsuru mevzuu bahis olduğundan ispat külfeti iddia makamına düşer..(Sf.24) C devresi : Kanun bu devrede bulunanlar (hakkında aşağıda yazılı şekilde ceza tatbik olunur) demek: ile iktifa ettiğinden, artık bu devredekiler için temiz kudreti meselesi mevzuu bahis olamaz. Mümeyyiz oldukları farz olunmuştur. Haklarında, kanunun gösterdiği nispetler dahilinde cezayı indirmekten başka yapılacak bir şey yoktur.(Sf.25) …Bu suretle Türk Ceza Kanununun çocukları alakadar eden ahkamını kısaca gördük.Hiç şüphe yok ki bu ahkamın ,diğer memleketlerin mevzuatı göz önünde tutulacak olursa çocuk suçluluğu sahasındaki modern cereyanlardan hiç birisine uymadığı görülüyor. Bu maddelerin gördüğü tadile rağmen “hala kanunda mevcut olan temyiz kudreti mefhumu kanaatimize göre adaleti tahmin edecek yerde, bir takım adaletsizliklere sebep olmaktadır” Tamamile subjektif mahiyette olan bu unsurlar müsteniden verilen her hükmün altında çok veya az bir miktar adaletsizlik hissesinin mevcut olduğuna eminiz
Diğer taraftan kanunumuzda çocukluğu dört devreye ayırıyor. Bazan nüfus kayıtlarında yapılmış olan bir veya birkaç günlük hata, bazı ahvalde çocuğu bir devreden diğerine indirebilecek veya çıkartabilecektir. Binaenaleyh nüfus kağıdının gösterdiği yaş ile maznunun hakiki yaşı arasında pek fahiş bir fark yoksa bu hata hakimin gözünden kolaylıkla kaçacak ve çocuğun cezası vazı kanunun arzusuna tamamile muhalif olarak arttırılacak veya yükseltilecektir. Memleketimizde nüfus kayıtlarının pek de mükemmel olmadığı göz önünde tutulacak olursa bu adaletsizliğin sık sık irtikap edildiği şüphesizdir. ..”Şahsi kanaatimizce temyiz mefhumunun kanunu çıkarılması ve bu dört devre yerine bütün çocuklar için aynı olan bir sistemin ikamesi elzemdir. “ “Kanunumuzun bize verdiği İntiba vazıı kanunun çocuğu, adalet kaidelerine uygun bir şekilde cezalandırmak endişesinden başka bir endişeye malik olmadığıdır.” Bu tetkimiz de her vesile ile tekrar ettiğimiz gibi çocuğun cezalandırılmasından cemiyet hiçbir şey kazanmaz. Cemiyetin kazancını çocukların ıslahında aramalıyız.(Sf26)”şeklinde ki tespit ve açıklamalar söz konusu adaletsizliği engellemek ve çözümü de birlikte içermektedir. Ortadan kaldırılması gereken nedenlerden birisi olan “temyiz kudreti” için “tabip” tarafından muayene edilmesi gibi içtihat ve bilgilere de yer verilmiştir. Günümüzde hala temyiz kudreti gibi bir uygulama konusunda çocuklara ve gençlere yönelik belirleyici olan TCK/31 maddesidir.Ek olarak yönetmelikle 12-15 yaş arasındaki çocuklar konusunda sosyal inceleme dışında tıp açısından alınan bilginin hala öne çıkarılmış olması birlikte ele alındığında ise ortaya çıkan adaletsizlik görüldüğü gibi aynen devam etmektedir.1940 yılında bu adaletsizliğin engellenmesine yönelik bilgilere rağmen bu noktaya hala gelinmemesi körleşme açısından da ayrıca önemli bir örnektir.
Bu bölümde parantez içinde ayrıca “ 1937 yılında Türkiye de 18 yaşından küçük mevkufların (tutuklu) adedi 557 ve mahkumların adedi 369 idi.Aynı senenin altıncı ayında mevkuf adedinin 439 a düştüğünün ve mahkum adedinin 238 e indiğini görüyoruz. 1938 senesinin birinci ayında mevkuf adedi 452 mahkum adedi 213 altıncı ayında mevkuf adadi 385 mahkum adadi 368 ve bu senenin son ayında mevkuf adedi 467 mahkum adedi 358 dir. Yalnız şurasını da ilave edelim ki 18 yaşından küçük mahkum çocukların sayısı bu rakamdan çok daha yüksektir Çünkü bir kısım suçlu çocuk 1937-38 senesinde toplanan bu rakamların dışında kalmaktadır Bunun sebebi de Adliye Vekaletinin bir tamimi üzerine cürmü ika ettikleri zaman on bir yaşını bitirip on beş yaşını doldurmamış ve suça farkı temyiz ile işlemiş olanların cezalarının infazı on sekiz yaşını bitirinceye kadar tehir edilmişti. Bu şekilde hareket edilmesine sebep ceza kanunumuzun 54 üncü maddesinde (bu gibilerin cezalarını bir ıslah evinde çekecekleri) yazılı bulunması ve bu sırada memleketimizde çocuklar için bir ıslah evinin mevcut olmaması idi. bilahare Edirne’de bir çocuk ıslah evi tesis edilmiştir. Adliye Vekaletinin böyle bir cezai tehir edilmiş olan çocukların merkeze bildirilmesi hususunda yaptığı tamimi gönderilen müddeiumumilik cevaplarından bu çocukların adedinin 819 olduğu anlaşılmıştır. Binaenaleyh bugünkü 18 yaşından küçük çocukların suçluluğu meselesi hakkında tam bir fikir edilebilmek için yalnız 1937 ve 1938 istatiklerini değil bu son rakamı da göz önünde tutmak lazımdır.(Sf.26)” şeklindeki açıklaması bu döneminde küçük bir özetidir.Bu bakış ve bilgiler özellikle TCK. 31 maddesi için önemlidir.Soruşturma süreci için ispata yönelik usül dahil uygulamalar için söz konusu gelişmeleri öncelikli ve önemli kılmaktadır.
765 sayılı eski TCK.53 .54 maddelerde çocukların korunması yerine cezalandırmayı öne çıkaran temyiz kudreti açısından ortaya çıkan bakışın diğer ülkeler ile karşılaştırması bu bölümde özellikle ele alınmıştır.Dipnot olarak 26-28 sayfalarda Yunanistan ve “Tam mes’uliyet ancak Kanunu Medenideki rüşt yaşından sonra başlar.Projenin 196 ıncı maddesine gören hapis cezası onsekiz yaşından küçük olanlara tatbik edilmez” şeklindeki İran’daki uygulama dönem ve gelişmeler de önemli bir bakışı yansıtmaktadır.Romanya’nın yanı sıra Belçika ise özellikle önemli olarak yer verilmektedir. 15.Mayıs 1912 tarihli “Belçika Çocukları Koruma Kanunu (La loi sur la Protection de I’Enfance [5] ” başlıklı bölümde örneğin Belçika’da çocukları himaye meselesi büyük bir içtimai mesele olarak telâkki edilmektedir. ” Belçika vazıı kanunu suçlu çocukla, suçsuz çocuk arasında Devletin himayesine liyakat bakımından hiçbir fark görmemektedir. Çocuk suçluluğu da suçsuz da olsa çocuktur. Himaye edilmeye hakkı vardır. Belçika’da çocukları himayeye matuf kanunlar pek çoktur .Fakat asıl kanun 15 Mayıs 1912 tarihli Çocukları Koruma Kanunudur.” “Bu kanunun Belçika ceza hukukunda yarattığı yenilikler çok büyük bir ehemmiyeti haizdir. Bu meyanda suçlu çocuklar için temyiz mefhumunun ceza hukukundan çıkarılmasını sayabiliriz”. Bu kanundan evvel 1867 tarihli Belçika Ceza Kanununun 72- 75 İnci maddelerinde bu mefhuma atfedilen kıymet çok büyüktü. Bu maddelere göre maznun 16 yaşından küçük ise hakim her şeyden evvel temyiz kudretine malik olarak veya olmayarak mı suçu işlediğini arayacaktır.Eğer çocuk mümeyyiz ise tahfif edilmiş bir cazaya çarptırılacaktır…. 1867 kanunu esaslarını teşkil eden bu mevzuat son senelerde hemen hemen hiç tatbik edilmiyordu Hakimler çocuğa verilen cezanın olumsuzluğu ve bilhassa birçok ahvalde faide den ziyade mahzur tavlit ettiğini göz önünde tutarak ceza kanunun bu hükümlerini tatbik etmemek için yine ceza kanunda yazılı bir çareye baş vurmaktaydılar. Çocuk, işlediği suç ve akli melekelerinin tekamül derecesi ne olursa olsun suçu farik ve mümeyyiz olarak işlememiş telaki ediyor ve bu suretle ıslah tedbirleri ile iktifa olunuyordu. Binaenaleyh vazıı kanunun büyük bir ehemmiyet atfettiği temyiz kudreti mefhumu hakimlerin elinde çocuğu cezadan ve cezaevlerinden kurtarmak ve ıslahını temin etmek için bir vasıta ve kolaylık haline gelmişti.Bu süratle 1912 yılına doğru çocukların hapisi tatbikat sahasından kalkmış bulunuyordu..Diğer taraftan terbiye müesseseleri gün geçtikçe daha mükemmelleşiyor ve modern hale geliyor. Bu tekamül ceryanı 1912 Çocukları Koruma Kanunu ile neticelendi. Bu kanuna ne kadar büyük bir kıymet atfetsek yeridir. Bu Belçika kanunu birçok memleketlerin çocuk himaye ve çocuk mahkemeleri kanunlarına örnek olmuştur . Kanunun en büyük vasfı büyük bir cesaretle eski ceza kanunlarının çerçevesini bir anda ve tereddütsüz yıkması ve ortaya yepyeni içtimai ihtiyaçlara hakikaten uygunkaideler vazetmesidir. Bu kanunun asıl gayesi, lüzumsuz bir adalet endişesini bir tarafa bırakarak çocuğu kurtarmaktır.
“…Kanunu üç faslı ihtiva etmektedir” şeklindeki bakış ile 16 yaşından küçük maznun çocuk hakime yönlendirilir ve Çocuğa ceza verilmez bunun yerine ise nezaret,terbiye ve koruma tedbirleri uygulanır.Belçika Ceza Kanunda suçlar kabahat,cünha ve cinayet şeklinde sınıflandırılırken çocuklar açısından işlenen suç ne olursa olsun bir fark aranmamadığı bilgilere de yansıtılmaktadır.Hakimi kararı verirken işlenilen suç ağırlığı yerine tedbirlere odaklanması hedeflenmiştir. Bu bilgilerin devamıyla “Buraya kadar izahına çalıştığımız fikirler ve tetkik ettiğimiz kanuni kaidelerin tatbikatta muvaffakiyetli neticeler verebilmesi için diğer bir teşkilatın mevcudiyeti elzemdir. Bunlar çocuk mahkemeleridir. Bir çok memleketlerde çocuk mahkemeleri ( çocukları himaye) faaliyetlerinin temerküz ettiği bir teşekkül haline gelmişlerdir. Çocuk hakimi kendi kaza sahasındaki yalnız suçlu çocukların değil suç işlemeye müsait bir vaziyette yaşayan çocuklarında koruyucusudur. Çocukları himaye işi onun elinde merkezileşmiştir. Çocuk hakimi diğer hakimlerden başka tahsil şartları altında yetişmiş ve çocuk mahkemeleri ,ceza mahkemelerinden tamamen ayrı kaidelere tevfikan tesis olunmuşlardır.(sf.28-30” şeklinde çocukların cezalandırılmasına yönelik oluşan tepkiler sonucu 1912 yılında söz konusu olan Belçika Çocukları Koruma Kanunu önemli bir örnek ve hedef olmuştur. Türkiye de ki çocuklara uygun olması için söz konusu örneklerin yer aldığı kitap adalet ile adaletsizlik açısından da önemli bir değerlendirme noktasıdır. Diğer ülkelerdeki örnekler birlikte ele alınması ve Türkiye de çocuk mahkemelerinin ise ancak 7.11.1979 yılında TBMM de kabul edilen 2253[6] sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında ki kanun adalet konusunda ne kadar uzak olunduğunun somut örneğidir. Sadece on beş yaşını doldurmamış çocuklara yönelik ilk mahkeme ise 1987 yılında Ankara da kurulmuştur.Daha sonra İstanbul ve İzmir dışında 2005 yılına kadar sınırlı sayıda mahkeme kurulmuştur.Bu süreçte 1889 İtalya Ceza Kanunun 1930 da ortadan kaldırılmasına rağmen 2004 yılına kadar çocukların bir kısmına yönelik “temyiz kudreti”ni öne çıkaran bakışın devamının yanı sıra 15-18 yaşındaki çocuk ve gençlerin genel mahkemelerde yargılanmanın mümkün kılması çocuklara yönelik merhamet ve şefkatin ötesinde ki bakış içinde bir örnek olmaktadır. Çocukların cezalandırılması yerine korunması,himaye edilmesi için “temyiz kudreti” gibi yöntem ve aracın öncelikli olarak kaldırılmasının 1940 yılında vurgulanması dahil ayrı bir düzenleme ihtiyacına rağmen 2005 yılında TCK./31 maddesinde aynen devam etmiş olması ise bu eseri hala güncel ve önemli kılmaktadır. Ayrıca Türkiye de hala çocuk mahkemelerinin yaygınlaştılmaması ve de çocuk ve gençlerin yarısının genel mahkemelerde yargılanmaları utanma duygusunun ötesinde bir durumdur. Çocuklara yönelik çocuk ağır ceza mahkemesinin çocuk koruma başlıkla kanunda kurulmasının mümkün kılması ve çocuklara yapıştırılan lekelerin giderilmesi için da geçerli bir hedef ve insanlık ve anayasa açısında ise görev yapmaktadır.
Prof.Dr.Faruk Erem’in 1940 yılında çocuklara yansıtmak istediği bilgi ve bakışın hala gerçekleşmediği gerçeğiyle bu eserin üçüncü bölümde ki “çocuk mahkemeleri” ile ilgili bilgilerin önemli bir kısmı geçerli ve güncel önemli bir kaynaktır.1940 yılında, yaşanılan devrin ihtisas devri olması bağlamında çocuk mahkemelerinin neden kurulma ihtiyacı kısımlar halinde ayır ayır ele almıştır. Çocuğu anlamaya yönelik bir yetki ve bakışı öne çıkarırken (sf.32) aynı zamanda “Ruhu ve hafızası bu kadar yüklü olan bir çocuğun islah edebilmek için çekilecek güçlüğü herkes takdir edebilir (33)” şeklinde çocukları ve uzmanlığın önemini de özetlemektedir. Ceza hukuku dışında çocukları himaye etmeye yönelik yeni yapılanma olarak öne çıkarılan çocuk/gençlik mahkemeleri ile ABD de de başlayan bu süreç ve 1847 de İngiltere deki gelişmeler ve uygulamalara kısaca yer verilmiştir (Sf.33-34). Bu gelişmeler arasında Almanya da ayrıca ele almıştır. Almanya da 1907 de başlayan bu süreçte özellikle idari yapılanma açısından çocuk (gençlik) mahkemeleri için 9 temmuz 1922 tarihli gençlik himaye kanunu (Jugendwohlfahrtgesetz) ile adli yapılanma içinde gençlik mahkemelerin kurulmasına yönelik 16 Şubat 1923 tarihli kanun yer almaktadır. Heyetli mahkemenin yapılanması ile bilgilerinin yanı sıra Fransa (sf 35) da ki bakış ve yapı da ayrıca ele alınmıştır.1912 de başlayan bir süreçte mahkeme dahil savcılık birimleri ile ilgili yapılarda yaşanılan sürecin de kısa bir özeti olabilmiştir.”Çocuk mahkemeleri hiç şüphesiz üzerinde çok kitap yazılmış ceza hukukunda nispeten yeni teşkilat olmalarına rağmen ,esaslı bir şekilde tetkik edilmiş mevzulardan birisidir.Bundan başka hemen bütün memleketlerde hususi çocuk mahkemeleri kanunları mevcuddur.Bu teşkilata malik olmayan devletler,küçük bir azlık teşkil ederler.Ne yazik ki bizde bu azlığın içindeyiz.Sf 35 “ şeklindeki açıklama özellikle Türkiye ve Türk Hukuk dünyası açısında vahim bir durumunda özetidir. Çocukların korunması ve usül açısından öne çıkan uygulamalara yönelik “Çocuklar için hususı polis teşkilatı” birinci kısmında polis yapılanması ile ilgilidir. Önem ve gelişmelere yer verilmekte olup Amsterdam örneği ise bunlar arasındadır. Örneğin 1905 yılında İngiltere de çocuklara yönelik kadın polislere yer verilmesi ve Almanya’da ise 1903 yılında benzer yapı bu örnekler arasındadır.Bu arada Türkiye çocuklara yönelik birim ise ancak 2001 yılında yönetmelikle Emniyet Genel Müdürlüğünde kurulmuş olup adli polis gibi benzer bir yapılanma ise hala söz konusu değildir.
Bu üçüncü ve ikinci kısımda ise “Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş Tarzları (Sf.37-41) ” ele alınmıştır.Kaynakça arasında “Çocuk mahkemeleri ve Çocuk Müesseseleri[7] (W.Grabinska,Irene Wall, Türkçeye çeviren Perihan Eldeniz -Türkçe yazılı çocuk mahkemeleri sahasında ilk ciddi eser,arkadaşımız Bn.P.Eldeniz’in tercümesidir.Millet Cemiyetinin C.375.M.252.1937 IV vesikasından” şeklindeki bilgi aynı zamanda çocuk mahkemeleri için ilk eser olması çocuklar için nasıl uzak olduğunun da önemli bir tespitidir.Çocuk mahkemelerinin nasıl yapılanması ile ilgili olarak ceza hukukçuları açısından münferit veya müştemi hakimli meselesi ile hakimlerin ihtisaslandırılması meselesi için önemli tartışmalara yer verilmektedir.1912 de Belçika da tek hakimli mahkeme ile yine 1912 de Fransa da heyetli mahkemenin kurulması önemli bir ayrımıda içermektedir.Ayrıca Belçika da Katolik ve Protestan mezhepler ile birlikte topluluk açısından oranlar ve federal yapı ile Fransa’da Katolik Mezhebine ait olan toplumdaki yoğun çocukluluk ve medeni/yurttaş hukuk açısından bakış, heyet ve üyeler içinde önemli örnektir.Bu durum Birlişik Krallık açısından ise resmi dinin Anglikan Kilisesi olması ve çoğunluluk önemlidir.Fransız Devrim ve Aydınlanma süreci ve Pozitif hukuk açısından söz konusu gelişmeler de ayrıca önemlidir. Fransadaki gelişmeler ve bakışla heyette yer alan üyeler arasında kadının yer almasının yanı sıra psikiyatri ve pedagoji konusunda ki uzman kişilerle oluştuşturlması gibi örneklere de yer verilmektedir.Heyetli mahkeme İngiltere (sf .39) içinde geçerli olup kadın üyenin yer alması mahkemenin temel özellikleri arasındadır.İtalya da dahil heyetli mahkemenin kurulması ile ilgili tartışmaların bu bölümde yer almasına rağmen çocuk ağır ceza mahkemesi kurmayı beceri olarak zan eden bakış birlikte ele alındığında hala bu noktaya ulaşılmadığımızda görülmektedir.
Üçüncü kısımda “Çocuk Mahkemelerinin vazife ve salahiyetleri” ile ilgili olarak kaynaklar arasında ise “Genç Suçlular ve onların himayesini temin için alınacak tedbirler hakkkında Amerika Birleşik Devletlerinin Yeni Kanunu” (16 Haziran 1939 tarihinde tasdik ve kabul edilmiştir.)Feyzullah USLU (Belçika Adliye Teşkilatı 1939;İzmir.Bu kitabın 80-104 sahifeleri çocuk mahkemeleri meselesine hasredilmiştir.şeklinde yer alması çocuk mahkemeleri ile ilgili ender eserler arasında öne çıkmaktadır.Kaynaklar arasında ayrıca çocukların korunması açısından tıp dünyasının bu konuda özellikle ele alması nedeniyle çocuklara yönelik eserlerin yanı sıra Türk hukuk dünyası açısından 1940 lar döneminde hukukun bakışı yansıtan eserler ise toplu halde [8] ele alınmıştır. Orijinal eserlerin birlikte yayınlanması içinde önemli olan bu çalışmada 1934- 1940 yılına kadar “Çocuk Ceza Hukuk” ile ilgili eserlere yer verilmiştir. Ord.Pror.Dr..Ernst Hirsch tarafından ”Hukuk Neşriyatı Bibliyografyası” 1934-1940 ” yayınlanmış eserler ve yabancı kaynaklardan yapılan çeviriler hukuka bakışında bir yansımasıdır.Özettir.
Genç Türkiye Cumhuriyet ve iki hukuk fakültesi dahil hukuk alanında 6 sene içindeki eserlerdeki çeşitlik ve dönem ile günümüz deki fakülte sayısı eserler birlikte ele alındığında düzey dahil oldukça önemli bir kaynak noktası olmaktadır.Dr. Faruk Erem’in Belçika ile ilgili eserlerinin yanı sıra cezaevleri ile de ilgili altı eserde bu kaynaklar arasındadır. Çocuk ceza hukuku ile ilgili olarak 931-932 sayfaları arasında toplam biri farklı yerde olmak üzere olmak 15 eser çocuk ceza hukuku başlığında yer verilmektedir. İlk eserin 1936 yılında olduğu ve eserler arasında Almanya ,Belçika,İtalya,İngiltere ve Fransadeki daki düzenleme ve uygulamalara yönelik eserlerin 1939 yılında yoğunlaştığı da görülmektedir. Bu çeşitliliğe rağmen günümüzde karşılaştırma ve sistem farklılığı konuşunda körleşme, daraltma ve bakış içinde diğer önemli karşılaştırmadır. 1940 yılında ki savaş döneminde ki yoksulluk dahil ortaya çıkan suçlu çocuklar konusunu sınırlı bir şekilde dert edenler arasında örneğin yer alan Feyzullah Uslu (1905 -1980) tarafından ele alınan eserde ki bilgiler de bunların arasındadır. 1929 büyük ekemomi krizi ve savaş döneminde ki sorunların çocuklara da yansıması da bu dönemi özellikle önemli kılmaktadır. [9] Bu dönemde ve bu bakışla gelişmeler için ele alınan eserde, ABD deki yeni düzenlemelerin çocuk suçluluğu yerine “gençlik suçluluğu” şeklinde Türkçeye çevrilmesi de ayrıca önemli bir örnektir. Bu kavramın günümüzde hala bilinçli bir şekilde nasıl yozlaştırıldığının da önemli örneğidir.
Çocuk mahkemelerine yönelik görev(vazife) ve yetki(selahiyet) konusundaki bu kısımda (Sayfa 41-50) görev, usül hukuku açısından ele alınmıştır.Buna dayalı olarak atanma söz konudur. Ülke ve sistem açısından ise suçun özelliği veya suçlunun kimliği açısından odaklanma çocuk mahkemelerini özellikli kılmaktadır.”Mahdut vazife sistemi” ile Fransa örneği geniş şekilde ele alınmış olup Belçika ise “genel vazife sistemi” başlığı altında yansıtılmaktadır.”Ceza mahkemeleri suç işleyenler için tesis edilmişlerdir.Fakat şurasını da unutmayalım ki ;Ceza usulü sahasında doğru olan bu fikir yalnız tamamile ceza mahkemesi vasfına malik olan teşekküllere kabili tatbiktir.Çocuk mahkemesi ,mahkeme ismini taşımakla beraber ,bu manada bir teşekkül değildir.Çocuk mahkemeleri yarı mahkeme yarı himaye müesseseleridir.Bir himaye müessesesinin çocukla meşgul olabilmesi için son dakikaya ,suça kadar beklenmesine hiç lüzum yoktur.Geniş vazife sistemnin ne şekilde tatbik edildiğini göstermek maksadı ile Belçikanın Çocukları Koruma Kanunun bu meseleyi nasıl hallletiğini misal olarak zikrediyoruz ; “ şeklinde devamla Fransa ve Belçika arasında farklar ele alınmaktadır. Bu kısımda ayrıca “Belçika’da geniş vazife sisteminin hakkı ile tatbik edildiğini göstermeye kafidir bu suretle kısaca Fransa ve Belçika sistemlerini gördükten sonra Amerika’nın 16 Haziran 1938 tarihli kanununun vazife hakkındaki hükümlerini de hülasa etmek icab eder. Amerika sisteminden Ayrıca ve yaptığımız tasnif dışında bahsetmekte ki maksadımız bu sistemin diğerlerinde mevcut olmayan bir hususiyeti malik olmasındandır. Amerika vazıı kanunu, vazifenin tayininde yalnız suça, suçlunun hüviyetine değil aynı zamanda suçlunun arzusuna da ehemmiyet atfetmektedir. Mevzuu bahis kanunu tatbiki için küçük(junevill) tabiri on yedi yaşında veya bu yaştan küçük olanları( küçüklerin işlediği suçlar) tabiri ise ,çocuklar tarafından Birleşik Devletlerin kanunlarına mugayir olan ve ölüm veya müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmayan,ef’ali gösteririr.Ölüm veya müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmayan fiii işlemiş veya 11 haizaran 1932 tarihli kanun ahkamı mucibince her hangi bir Birleşik Devlet tevdi edilmemiş olan her küçük “L’Attorney General’in takdiri ile ve kendinin mufavvakatı şartile,genç süçlüler gibi takip olunacak,ve bu usule tabii tutulacaktır.Bu takdirde maznun(çocukarın işlediği suç) ithamile takip edilecek ve işlenen suçtan dolayı hakkında ayrı takibat yapılmayacaktır.Çocuğun rızasını tahriren mahkemeye tevdi etmesi icab eder. Hakim bu esnada çocuğu hakları ve rızasının neticeleri hakkında tenvir edecektir Bu suretle selahiyet dairesi dahilinde işlenen çocuk suçları hakkında mahkeme bu davaya vaziyet edebilecektir. Bu işi görmek için ne zaman olursa olsun mahkeme içtimaa davet edilecektir. Dava jürisiz rüyet edilir.Sf.46”şeklindedir.Devamı olarak”Bir suç daima bir şahsın eseridir.Bir suçun birkaç kişi tarafından ikaına daima tesadüf olunabilir” şeklindeki suç ve cezaya bakış içinde önemlidir.Yetkilere yönelik bakışa da kısaca yer verilmektedir.Suç işlemede yetişkinler ile oluşan birliktelik ilgili bakış içinde önemli örneklere yer vermektedir.Belçikada söz konusu Çocukları Koruma Kanunun 20. Maddesi bu sorunun çözmüştür.”20 maddeye göre çocuğun işlediği suç yaşlı bir kimsenin işlediği fiile alakalı bulunuyorsa davalar birbirinden ayrılarak ve (çocuk (çocukların hakimi) huzuruna çıkacaktır.” Şeklindedir.Bu düzenleme özellikle “İştirak hâlinde işlenen suçlar” ile ilgili ÇKK.17/3 maddesi açısından oldukça uzak olduğunun diğer önemli örneğidir.
Dördüncü kısım “İstintak ve Duruşma” başlığı altında, Fransa ve Belçika da ki sorgulama ve duruşmadaki uygulamalara yer vermektedir. Çocukların işledikleri suçlar için Fransa da sorgu/istintak hakimleri önemlidir. Bu bilgiler ek olarak “İngiltere’de istintak hakimi, polis teşkilatı tarafından büyük bir mikyasta yardım görmektedir. Adalet ve adli zabıta çok muntazam bir ahenk içinde ve elbirliği ile çalışırlar. Bir çocuğun suç işlediği haber alan zabıta hemen işe vaziyet eder, tahkikata koyulur. Bu hususta bütün malumatı ihtiva edecek mufassal bir rapor meydana getirir. Aynı zamanda polis teşkilatı maarif idaresini keyfiyetten haberdar eder. Maarif idaresi de bir maarif müfettişinin bu işle tahmil eder. Müfettişin yapacağı anket çocuğun ailesinin vaziyetini, mektep hayatını hocalarının çocuk hakkında intibalarını, çocuğun spor sahasındaki faaliyetlerini gösterecek unsurları havidir. Bu rapor çocuğun mahkeme huzuruna sevki anında, hakime tevdi olunacaktır. Çocuk suçluluğunda sahasında elzm olan diğer bir keyfiyette ise suçlu çocukların tıbbi bir muayeneye tabi tutulması mecburiyetidir. Bu mesele üzerinde uzun boylu durmayacağız Sf .50-51” şeklinde İngiltere örneğinde ki polis yapılanması için de örnektir.Aile dahil sosyal alandan bir raporlamanın eğitimde yer alan müfettiş tarafından raporlama sonucu açılacak davanın da bir parçası olduğu açıkça görülmektedir. Bu boyut aynı zamanda ÇKK /35 inde öne çıkarılan sosyal inceleme/araştırma ve TCK.31 maddesi içinde önemlidir.Anglo -Sakson sistem açısından bile kaynaklık yapılan bilgiler arasında yapılanma ve süreç konusundaki eksiklikler içinde önemli örnek, karşılaştırmali bilim ve teknik , düzey ve kalite için de ayrıca önemlidir.
Sorgulama ile ilgili devamı bağlamında tutuklamada ayrıca ele alınmaktadır.Belçika ve Fransadaki örneğin yanı sıra ” İngiltere’de usül şudur ; Eğer çocuğun derhal muhakemesi kabil değilse, ailesine iade edilecektir. Fakat ebeveyn çocuğu duruşmaya getirmeye taahhüt ederler .Taahütlerini ifa etmedikleri takdirde malen mes’ul olacaklardır.Çocuğun tevkifine ancak çok istinai ahvalde tevessül olacaktır.
Amerika’nın 16 Haziran 1938 tarihli suçlu çocuklar hakkında ve onların himayesi için alınacak tedbirlerden bahseden kanunda tevkif meselesi şu şekilde hallolmuştur. Birleşik Devletlerin en modern esaslara müstenit bu kanuna göre suç sayılan bir fiili işlemiş olmakla ittiham edilen bir çocuğun tevkif edilmesi halinde bu tevkif eden polis derhal L’Attorney General’i keyfiyetten haberdar edecektir.Sf 52” şeklindeki düzenleme de görüldüğü gibi ” L’Attorney General /savcılık “ birim ve uygulamalar dönem içinde önemli örnektir.
Duruşma ile ilgili olarak ise duruşmaların “hafi” gizli olması veya olmaması ile ilgili aleniyet boyutudur. Diğer boyut ise basın ile ilgili boyuttur.Bu iki boyutun ele alınmasının yanı sıra katılanlarda önemli olup İngiltere örneği ise “İngiltere’de çocuk mahkemeleri celseleri hafidir fakat duruşmada ebeveyn veya vasi hazır bulunur. Bundan başka çocuk hakkında içtimai anketi hazırlayan maarif müfettişi ve hâkim tarafından müsaadei mahsusa ihtihsal etmiş olan bazı kimselerin duruşmayı dinlemelerine müsaade olunur. Almanya’da hemen hemen aynı sistem caridir. celsede mahzunun kanuni mümessilleri, çocukları himaye eden müessese mensupları ve çocuğun avukatı hazır bulunurlar. Aynı esasların Yunanistan’da da kabul edildiğini görüyoruz Sf.53” şeklindeki bilgiler arasında özellikle İngiltere de söz konusu olan maarif müfettişi ve içtimai anket/ sosyal raporunun usül hukuku açısından yer alması ve Almanya dahil diğer ülkelerde benzer bir durum söz konusudur
Uygulamada ki avukatlar ise bu kısımda yer almaktadır.” Diğer bir mesele de çocuğun bir müdafie malik olup olmayacağı meselesidir. Bu sahada Anglo-Sakson sistemleri ile Latin sistemleri arasındaki farklar mevcuttur. Anglo-Sakson sisteminde davaya avukatın müdahale etmesi yani daha umumi bir tabirle müdafii rolünü oynayacak bir şahsın celsede hazır bulunması doğru değildir. Müdafie lüzüm yoktur. Çocuk mahkemesi çocuğun himayesi ile mükelleftir. Bu sebeple çocuk aleyhinde hiçbir şekilde hareket etmesine imkan olmayan ve kararını herhalde çocuğun ıslahı nefsini temin için verecek olan bir mahkeme huzurunda çocuğu müdafaa ya kalkışmak doğru olamaz. Hakim burada bitaraf değildir. Daima çocuğun lehinde onun himayesi için çalışacaktır .Avukata ancak bitaraf olmaya mecbur bir mahkeme huzurunda müddeiumuminin tesirini tevazun ettirmek için lüzum vardır. Fakat Anglo-Sakson sisteminin tatbik edilmediği memleketlerde bu meselenin başka türlü hallolduğuna şahit olmaktayız. Misal olarak Belçikayı alalımi 1912 kanunu çocuğun müdafiinden hiç bahsetmiyordu. Fakat kanunun müddeiumuminin davada hazır bulunmasını emrettiğini nazarı itibare alan mahkeme içtihadı avukatın da celseye iştirakini men’e imkan olmadığına karar verdi. Fakat tatbikatta avukat bir müdafiden ziyade çocuğun himayesiyle mükellef bir kimse gibi hareket eder. Her şeyden evvel, hakim ile birlikte hangi kararen çocuğun ıslahını daha iyi temin edeceğini araştırır.Binaenalyh Belçika’da çocuk davalarında müddeiumumi itham eden, avukat müdafaa eden, hakim de bir bitarafa karar veren kimseler değil, aynı gaye için çalışan üç şahıs halindedir.(Sf.56)” şeklindeki açıklamalar aynı zamanda Anglo-Sakson sistem açısından farklılığı ve bakışın yansımasıdır. Sistemde eşit bir şekilde yer alan müdafiiler ve günümüzde ÇKK ,TCK ve CMK kapsamında yer alan müdafii/avuktlar içinde önemli bir görev, iyi örnek ve kaynaktır.
Eserin beşinci bölümünde ise “Çocuk Mahkemelerinin Kararları (sf.56-65)” yer almaktadır.Çocuk mahkemelerinde yönelik genel üsülün gözetilmenin yanı sıra ayrı bazı üsüller ile ilgili konuların uygulamalara nasıl yansıtıldığı bu bölümde ele alınmıştır. Bu bölümde “Çocuk hakkında verilen bir hükmün kat’i olduğunu kabul etmek çocuk mahkemelerini yaratmanın bütün ifadelerini temin etmektedir.(sf 57)” şeklindeki açıklama çocuğa odaklanmanın önemli özetidir. Bu bakışla Fransadaki uygulamalar arasında karara itiraz boyutu kısaca ele alınmıştır.Belçikada ise karara yönelik itiraz konusunda savcılık,çocuk,ebeveyn veya vasi ile çocuğun korunması ile ilgili sorumlu birimle veya çocuk himaye kurumlarının talep bu kurumlar taraf ve müdahil yapmakta olup sürecin bir parçası olması içinde önemli örnektir. Belçika da çocukların korunması ve himaye edilmesi ile ilgili birimlerin idari açıdan varlığı ayrı önemdedir. Bu durum ve uygulama 1912 den de önce de söz konusu olup bu durum daha da vurgulanmıştır.Çocukların korunması ve önlenmesi açısından ise “terbiye” ve “islah” yöntem ve araçlar içinde ayrıca önemidir. Bu yöndeki uygulamayı takip ve gözetim gibi görevi de öne çıkarmaktadır. Bu bakışla ” Umumiyet itibariyle bütün memleketlerde ceza hakimi kararını verdikten ve bu karar kat’ileştikten sonra kanunun işaret ettiği istisnalar haricinde mahkumla meşgul olmaz. Hükümlerin icrası müddeiumumillere aittir. Cezanın infazı için icap eden tedbirleri alacak kimse umumi hükümden sonra hakim de suçlu arasında hiçbir münasebet kalmamıştır. (Sf.58)Bu kaideye çocuk mahkemeleri sahasında esaslı bir istisna yaratıldığını görüyoruz. çocuk hakimi Kararını verdikten sonra çocukla alakasını kesmez. Çocuğun yaşadığını kontrol ile mükellef ( nezaret altında serbesti) delegelerinin raporlarını tebrik eder. Çocuğun fena yolda görüldüğünü görecek olursa onun huzuruna çağırır, tekdir eder. Çocuk himayeye muhtaç ise onu hemen onu himayesi altına alır bu suretle hakim çocuğun hayatını adım adım takip eder. Kanunlar çocuk hakimlerinin bu vaziyetleri kolaylaştırmak için bazı hükümler ihtiva etmektedir 1912 tarihli Belçika kanunu 33, 34, 35 maddelerine göre çocuğun ikametgah veya fiilen oturduğu Mahalle değiştirmesi halinde derhal çocukların hakimi keyfiyetten haberdar edilecektir …..Çocukların muhakeme edilecek mahkum edilmesinin bir tek gayesi vardır: çocukların ıslah veya terbiyesidir. Bu sebeple tetkik ettiğimiz Çocuk Mahkemeleri sistemlerinde cezayı tedbirleri çok az emniyet atfolunduğu veya hiç ehemmiyet verilmediğini gördük. Birçok memlekette sanki bu hususta sözleşme işler gibi cezai tedbirlerin çok istisnai hallerde ve oldukça ilerlemiş bir yaştan sonra çocuğa tatbik edileceğini zikretmektedir. Muhtelif memleketler sistemlerinin arasındaki müşterek vasfı her memlekette cezai tedbirlerin kendilerinden beklenilen neticeyi vermemiş olmalarına atfedebiliriz.Sf.59.” şeklindeki açıklamalar ile çocuk suçluluğuna yönelik tedbirlerin öne çıkarılmasının yanı sıra eğitim ve iyileştirmenin öne çıkarılması aynı zamanda gözetim gibi bir görevi de birlikte içermiştir.Bu yöndeki yöntem ve araçların yanı sıra yetkinlik ve profesyonelleşme gibi günümüzdeki denetimli serbestlik uygulamaları içinde örnek ve önem 1940 ler de bu eserde vurgulanmış olması için de önemli bir değerlendirme noktasıdır.
Devamında çocukların himayesi için eğitim ve iyileştirmeye yönelik tedbirlerin yanı sıra ihtar/uyarı yaptırımlar arasında öne çıkmaktadır. Özellikle çocukların ailesinden koparılmaması önemlidir. Ailesinden ayrılması içinse çocuğun meslek okuluna veya “hayır kurumuna” veya islahevi ise en son çaredir.Bu bakışla “Hakim çocuğu karşısına çağırır. Çok basit bir lisanla ona yaptığı şeyin fena bir hareket olduğunu, eğer bir yolda devam edecek olursa daha ağır ve cezayı çarpılanacağını anlatır. Hakim fiilin tekrar edilmemesini temin edecek derecede şiddetle hareket ederek çocuğun hafızasında derin bir iz bırakmaya çalışacaktır. Tabiatile bu tedbire müracaat eden müracaat çocuğun işlediği suçun alelade bir kabahat fiili veya ihmali kabil bir suçtan ibaret olduğu ahvalde mümkündür. İhtar birçok memleket kanunları’nda kabul edilmiştir (.Almanya Belçika İspanya Amerika Birleşik Devletleri Yunanistan Japonya Meksika Hollanda Polonya Portekiz gibi) Birçok çocuk mahkemeleri kanunları hakimin yalnız çocuğa değil ebeveyni de ihtarda bulunacağını kabul etmektedir. Eğer çocuğun işlediği suçun ebeveynin hatasına, ihmaline atfı kabil ise ebeveyn hakimin huzurunu çağrılacak, hakim onlara ihtarda bulunacak ve ilerde çocuk hakkında nasıl hareket etmeleri icab ettiğini anlatacaktır.Sf.60” Dolayısıyla görüleceği gibi 1940 yılında hem ABD hemde Almanya dahil Kta Avrupası ve Roma Hukuku sistemine dayalı ülkelerde suçlu çocuk ve gençlere yönelik himayenin yanı sıra ihtar ve buna dayalı yöntem ve araçları öne çıkarmaktadır. Ebeveynlerin birlikte ele alınması ile bir çocuğun ayrılması konusunda karar ve uygulamalara yer vermektedir. “Çocuğun ailesinden ayrılması gerek çocuk ve gerekse ailesi için ağır bir tedbirdir. Fakat buna rağmen çocuğun himayesi için bu tedbirin mutlaka tatbiki icap ediyorsa hakim tereddüt etmeyecektir: Çocuğun aile muhiti onun ahlakını ifsat edecek kadar düşkün ise hakim çocuğu ailesinden ayırabilecektir. Babası ayyaş,,anası sokak kadını olan her gün birkaç kerre aile kavgasına şahit olan çocuğun ailesi muhitinde bırakılması doğru olamaz.Hakimin ilk yapacağı şey hiç şüphesiz çocuğun şayanı itimat bir kimseye veya bir terbiye müessesine tevdidir .Eğer aile muhitinin düşkünlüğü vakit kaybetmeksizin bu tedbirin alınmasını icap ettirilecek mahiyette ise ,hakim çocuğun hakikaten suçlu olup olmadığını aramadan evvel de bu tedbire müracaat edebilir.Çünkü bir çok memleketlerde çocuk hakimi yalnız suç işlemiş çocukların değil bütün çocukların himayesi ile mükellef bir kimse olarak telakki edilmektedir.
Fakat şurasını da işaret edelim ki bu tedbir ana babayı çocukları üzerindeki meşru bir haktan mahrum etmektedir .Bu sebeple hakim ancak ciddi sebebler mevcut olduğu takdirde böyle bir şeye karar verir. Ehemmiyetsiz sebebler yüzünden çocuğun ailesinden ayrılmasına hükmolunamaz. Mesela Grand İstinaf Mahkemesi Mahkemesi bir kararında dindar bir hakimin, ebeveynin çocuğa icab eden dini terbiyeyi vermedikleri bahanesiyle yeni dini dersler verilen bir müeeseseye tevdiini emreden kararı bozmuş ve bu tedbirin hakiki mahiyeti üzerinden hakimlerin nazarı dikkatini celpetmiştir.Hakim çocuğun ailesinden ayrılmasına karar vermeden önce evvel aile muhitini inceden inceye tetkik edecektir. Bu muhiti tanımak için nezaret altında serbesti delegelerini veya çocuk himayesi teşkilatları mensuplarından bazıları yaşadığı muhitte göndererek tetkikat yaptıracaktır. Eğer bu şahıslar tarafından verilen raporlardan çıkan netice çocuğun ahlaki üzerinde ailenin fena bir tesir icra ettiği ise hakem hiç tereddüt etmeksizin çocuğu ailesinden ayıracaktır. Belçika çocuk himayesi teşkilatı mensuplarından birinin Brüksel Çocuk Mahkemesi hakimine verdiği raporlardan birini bizzat gördük.Bu rapor şu şekilde yazılmıştı… Netice :Çocuğun ailesinden ayrılması lüzümüna kaniiz. :: Böyle bir raporu alan çocuk hakiminin çocuğu bu mucitler uzaklaştırıcağından şüphe edilemez.(Sf.60-61 ) şeklindeki yapılanma bu kısımda ele alınmaktadır. Karar alınma sürecinde çocukların korunması ile ilgili sosyal hizmet ile ilgili koruma birimi tarafından yansıtılan rapor ve dönem açısından örneğin İngiltere de eğitim ve uygulamada yer alan müfettiş tarafından benzer raporlamanın usül açısından öne çıkarılması gibi bilgiler aynı zamanda günümüzdeki ÇKK ve TCK 31. Maddesi içinde geçerli ve öncelikli örnektir.
Bu eserin devamında ise eğitim ve islah evleri ile ilgili uygulamalar ve bakışın yanı sıra denetimli serbestlik uygulamaları ve geçmişi de kısaca yansıtmaktadır. Eserdeki dördüncü bölüm “Çocuk Islah Evleri”(Sf.66-79) dir. Fransa,Almanya,Belçika ve İngiltere de ki yapılar sayılar ile ile birlikte ele alınmakta olup İngiltere de çocuklar dahil kırbaç cezasının (Sf 69) 1940 da hala uygulandığı görülmektedir.”Diğer taraftan T:CK nun aslı olan kanunun yerine 1931 tarihli İtalya Ceza Kanunu çocuk islahhaneleri hakkında çocuk özlü ahkam ifade etmektedir.Bu kanunun cezaların infazına tahsis edilen kısmında ,142 maddeye göre ,on sekiz yaşından küçük mahkumlar cezalarını hususi ceza evlerinde veya umumi ceza evlerinin yalnız onlara tahsis edilen hususi bir kısımdan çekerler.Bundan başka kanununen tayin olunan müddetten evvel de bu hapishane haricinde çalışmalarına (all’aporto) müsaade olunabilir.Sf 69” şeklindeki açıklama ve İtalya da ki gelişmeler içinde önemlidir.Cezalandırmanın, uygulamaların terk edilmesi ve bunun yerine 1931 yılında çocuklarıda içeren gelişmelere, uygulamalara rağmen Türkiye de hala devam edilmesi için söz konusu körleşme içinde bu bilgiler değerlendirme noktasıdır. Bu yöndeki körleşmeler çocuklar ve gençler açısından daha da önemlidir. Bu bilgiler arasında görüleceği gibi Türkiyede ki ilk çocuk ıslah evi 1937 yılında kurulmuştur. Edirne Çocuk İslah Evleri dahil süreç, uygulamalar ve bakışta kısaca yansıtılmaktadır. Eski 765 sayılı TCK nun çocuklara yönelik 54. Madde ve devamı olan 5237 sayılı TCK.31 madde ile benzer bakış ve uygulamalar içinde örnektir. Belçika da ayrıca bir “Molle” diye adlandıran gözlemevine de yer verilmesi bu önemli örnekler arasındadır.
Eserin beşinci bölüm ise “Suçlu çocukların memnu haklarının iadesi Sf.80-82” dir.Dönem açısından ise sadece İtalya da söz konusu olan çocukların geleceklerin devamına yönelik uygulamalara yer vermektedir.İtalya ceza kanunu kaynaklık edilmesi ve gelişmeler açısından da önemli bir örnektir.Ayrıca 1930 tarihli gelişmeler arasında çocuklara özgü “af” da bu bakışın bir parçası olup bilgilerin sonunda “Bu sayede çocuk ,mazisinin yüzüne vurulacağı korkusundan azade serbestçe hayata atılacak ve kendine dürüst bir istikbal hazırlayabilecektir.”şeklinde son söz ,çocuklar ve gençler adalet adına bakışında özetidir.
Bu eser öncelik 1940 yılında çocuklara yönelik ruh ve felsefeyi insanlık açısından yansıtmaktadır. Çocuk ve gençlere yönelik adil ve adalete ulaşılması konusunda ise hala bu noktaya gelinmemesi açısında bu eser ,ruh ve eser açısında güncel ve değerli bir bilgi kaynağıdır. Bu esere rağmen sosyal hizmet ve adalet açısından yoğun bir körleşme de söz konusudur. Herkesin kendine göre bakışla adaletin mümkün kılınması bir sorun olarak devam etmektedir. 1940 yılında olduğu gibi diğer ülkelerdeki örneklerin karşılaştırması ise bilim ve hukuk için öncelik olması bu eserde açıkça ortaya çıkmaktadır.Sorunun ve özünü anlamak açısından ise Latince dili bağlamında ibadet dilinin Katolik Kilisesi dahil bazı mezhepler açısından Latın kavramın ele alınması , Roma hukuk sisteminin ve Anglo-Sakson sistem arasındaki farkların bu açıdan ele alındığı boyut ayrı ve önemli örnektir. 1940 yılında tek boyutla ele alınmayan ve buna yönelik bir amaçla çocuklar konusunda var olan bu bakış için de bir ölçü olmaktadır. Çocukların cezalandırılması yerine korunmaya yönelik bu amaç ve bakışla gerçekleştiremediğimiz durum hala 2005 yılından beri de söz konusudur. Kaynak kanun ve gelişmelere ve de başta ÇHS ve Pekin Kuralları gibi ölçülere rağmen hala 1889 tarihli bakışın yanı sıra bu yöndeki katkı ve kaynaklar içinde bu eser temel bir göstergedir. 12 yaşındaki bir çocuğun ceza evine girmesini öncelik kılmaya yönelik katkı ve desteklerin engellenmesi için bu eser hala geçerli olup yüzleşme insanlık açısından da önemli ve temel nedendir.
[1] https://www.biyografya.com/biyografi/4146
http://www.farukeremvakfi.org.tr/farukerem.html
[2] NOT: Prof.Dr.Sevda Uluğtekin tarafından paylaşılan orijinal metinin paylaşması için içten teşekkürler ederim.Ayrıca Prof.Dr.Faruk Erem tarafından yayımlanmış bu eserden bazı bilgiler yine Prof.. Dr. Sevda Uluğtekin’in Ankara 2004 Türkiye Barolar Birliği Yayınları Sayı; 71;”Çocuk Mahkemeleri ve Sosyal İnceleme Raporları” eserinin 5,49-50,85. sayfalarda yer almaktadır. Belçika’daki uygulamalar da kısaca ele alınırken İngiltere de ki çocuk mahkemeleri ve sosyal inceleme raporu konundaki gelişme ve uygulamalara geniş bir şekilde yer verilmiştir. (http://tbbyayinlari.barobirlik.org.tr/TBBBooks/cocuk_mahkemeleri.pdf)
[3] http://sosyalhizmetuzmanlari.com/makale/oku/198/cocuklarin-gelecegi-icin-1942-tarihli-tozlu-raflarda-kalan-bir-bilgi-daha
[4] MAZNUN: (Zann. dan) Zannolunmuş. Zan altında bulunan, kendisinden şüphe edilen. * Huk: Bir suç dolayısı ile sorguya çekilen kimse. Sanık. https://osmanlica.ihya.org/maznun-nedir-ne-demek.html
[5] http://www.ijjo.org/fr/docs/general/loi-du-15-mai-1912-sur-la-protection-de-l-enfance
[6] https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc063/kanuntbmmc063/kanuntbmmc06302253.pdf
[7] https://kutuphane.tbmm.gov.tr/cgi-bin/koha/opac-detail.pl?biblionumber=144404
[8] https://dergipark.org.tr/download/article-file/97010
5. ÇOCUK CEZA HUKUK U
1324* KÜÇÜKA, NECİP ALİ — Ç ocuk Hukuku İst 1936. 148 s.
1325. ÜRGÜPLÜ. Munip Hayrİ — Çocuk Hukuku Huk ,Bitgi M.. 1937. (8). 5145 – 5148 1.
1326. URTİN, Henri — Suçlu çocuklar meselesi, tt. Yenisey. Tarık E., Adliye Ceridesi, 1936, 559 – 572 s.
1327. ELDENİZ, Perihan — Suçlu çocuklar meselesi. Adliye Ceridesi. 1939, 973 v.m .
1328″ GÖKAY, Fahreddin Kerim — Türkiyede çocuk cürümleri, tst. 1938. 10 4 6 s. yarısı fransızca.
1329″ ADLİY E VEKÂLETİ , Adli Tıb İsleri Genel Direktörlüğü — Farik ve temyiz kudretinin tayin ve takdiri. İst. 1938, 12 s.
1330. KONİ . Ekrem — Maznunun Yaşı. Huk. Bilg. M. 1938 (9), 5599-5607.
1331. — — Çocuk ve mahkeme , tt . Çuttu, Tayyar. İzmir. Baro. D. 1938 (3). 108 v. m.
1332″ ÖĞET, İbrahim Zati — Çocuk mahkemeleri nasıl teşkil edilmelidir ? Çocuk mahkemelerine merbut yardımcı servisler nasıl tan zim edilmelidir? fi t 1938, 22 s.
1333″ ÖĞET, İbrahim Zati — Suçlu çocuklar ve ıslah evleri. İst. 1937, 22 s.
1334* GRABINSKA , W. W. – wall T İrene — Çocuk mahkemeleri ve çocu k müesseseleri, tt . Eldeniz, Perihan. Ankara, 1939, 93 s.
1335. BLEİD T — Alman çocuk hapishaneleri, tt. Tan, Hâdi, Adliye Ceridesi, 1939, 443 v.m,
1336. MUSTECAPLIOGLU , E . A. — Belçika Çocuk Mevzuatı. Adliye Ceridesi, 1937, 813-82 1 s.
1337. SERİM, Cevat — Fransa çocuk mahkemeleri Mevzuat ve teşkilâtı üzerinde bir tetkik. Adliye Ceridesi, 1939, 1436 v.m .
1338. ELDENİZ, Perihan — İngilterede çocuk Islah Müesseseleri. Adliye Ceridesi, 1939, 1302 v.m .
1339. CASABİANCA, P. de — İtalyada yeni çocuk mahkemeleri, tt. Bacak, Nafiz Z.. Adliye Ceridesi, 1938. 220 – 226 s.
1655. EREM, Faruk — Türk çocuk ıslâh evi sisteminin ilmi esasları. Adliye Ceridesi, 1940, 190 – 204 s.
1895. TANER, Tahir — Yeni İsviçre Ceza Kanunu . İst. H. F. M. 1940 (VI) 737-755 s.
1698* EREM. Faruk — Ceza hukuku önünde suçlu çocuklar. İst. 1940, 62 s.
USLU, FeyzullarT — Belçika Adliye Teşkilâtı. İzmir. 1939. 130 s.
1012. USLU, Feyzullah — Belçika Mahkemeleri. İzmir. Baro. D. 1938, ı3>. 191 – 198 s.
Erem , Faruk : 1647, 1648. 1651, 1654. 1855, 1898*
Uslu. Feyzi: 943, 1010*, 1012, 1086.
Dönmezer, Sulhl: 1429.
[9] https://dergipark.org.tr/download/article-file/693013
Ekler
Etiket:suçlu çocuklar